Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Sınır Tanımayan Ahmaklar Örgütü

Sınır Tanımayan Ahmaklar Örgütü



Sanatçı ‘aydın’ olur ya, ‘duyarlı’ olur ya, toplumsal meseleler konusunda ‘kafa yorar’ ya, bu artistler de sanki bu özelliklere esastan sahiplermiş gibi ciddi ciddi konuşuyorlar... Konuşurken de, film setindeki gibi edeceği okkalı bir lafla problemi yok edeceğini zanneden idraksizlik sergiliyorlar...
Aslında bu ‘nevzuhur’ PKK hayranlarını ‘hainler ve ahmaklar’ olarak ikiye ayırmak lâzım... Birinci grup, PKK’yla ‘marksist ideoloji temeli’nde buluşanlardan oluşuyor... Açlık grevi yapan PKK’lılara destek çıkarken kamuoyu tanımıştı onları zaten... Köken birliği ve fikri akrabalık kendilerini eylem birliği içine sokmuştu...
Devletin ilgili bütün fon ve imkânları bunlara çalışır... Projelerine daha senaryo aşamasındayken para almaya başlayarak, halkın kesesine o necis ellerini sokarlar, sahneye çıktıklarında ise ‘halkların özgürlüğü’ için yırtınırlar!.. Yine belediyeler aracılığıyla halkın parasını İmralı’nın ‘şeref’ine yudumlarken, kulaklarını Kandil’e doğru kabartırlar... Bu grup kendince haklıdır ve yaptığı ‘anlaşılabilir’dir!.. 
Bir de ikinci grup var; ‘ahmaklar grubu’!.. Esasında PKK’lı filan değildirler, açılımın içeriğini bilmezler, merak da etmezler!.. Hayatı bir kaç kelimeyle idare eden bu ‘kapasitesizler güruhu’ için aslolan ‘gündemde kalmak’ ve ‘trend’den kopmamaktır!.. Beyinlerinden çok ‘koku alma yetenekleri’ gelişmiştir... Aldıkları kokunun burunlarından çekip götürdüğü yere  utanmadan koşa koşa giderler... 
Şu tesbiti yapmadan geçemiyor insan: Dünyada nasıl ki, Sınır Tanımayan Gazeteciler veya Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü varsa, Sınır Tanımayan Ahmaklar Örgütü kurulsa, bu örgüte en çok katılım bizim ülkemizden, bizim ‘artistimiz’den, bizim ‘sanatçımız’dan, bizim ‘aydınımız’dan olurdu...
Şırnak’ın haritada yerini sorsanız, yarım saat aradıktan sonra “Ben zaten sayısal bölümde okumuştum” diyebilecek pişkinlikteki Altın Kova, pardon Altın Leğen veya her neyse  ödüllü sanatçımız, “PKK ayrı, Kürtler ayrı diyemezsiniz” vecizesini halkımıza bağışlıyor!.. 
Kaldırım serçeliğinden şöhretlerin ışıltılı dünyasına yatay geçiş yapanlar, belediye tiyatrolarından daha büyük pay kapmak için yarışan ‘mütevazi’ tiyatrocular, devletin televizyonlarını rant kapısı olarak gördükleri için siyasî irade önünde takla atanlar, Kültür Bakanlığı’ndan para koparmanın ilk şartı olarak açılımı desteklemenin gereğine inananlar, bütün sanat hayatı ‘salak’ rolüyle geçip pörsüdükten sonra yeniden gündeme gelmenin yolu olarak ‘Kandil’e gitmeyi’ teklif edenler, ‘trend’e uyamazsa bu ‘entellektüel’ camiadan dışlanmaktan korkanlar, seçimlerde listenin uygun bir yerini kapabilmek için Başbakan’a göz kırpanlar, kendisini her daim Tatar Ramazan, karşısındakini de Abdurrahman Çavuş zannedenler, reklam ihtiyacını cami duvarında giderenler şimdi tesbih tanesi gibi dizilmiş durumdalar ‘açılımı destekleyen sanatçılar’ kuyruğuna!.. 
Bunları en iyi tanıyan Başbakan Erdoğan olmalıydı ki, açılıma destek için üç yıl önce Dolmabahçe’de topladığı sanatçıları şu sözlerle damardan yakalamıştı: “1990-2003 yılları arasındaki 14 yılda sektöre verilen toplam destek miktarı 6 milyon dolar. 2003’ten bugüne sağladığımız destek miktarı ise 108 milyon dolar!..” Tabii bu rakamlara diğer bakanlıklardan ve belediyelerden dolaylı yoldan sağlanan katkılar dahil değil... 
Başbakan işi biliyor!.. ‘Açılıma destek’ toplantısında bile ‘sanat’ ve ‘siyaset’ten çok para ve bu rakamlar konuşuluyor!.. ‘Sanatçı duyarlılığı’ burada işlemesin de, nerede işlesin?  Ayıları bile kıskandıracak o ‘çok gelişmiş koku alma duygusu’ burada işe yaramasın da, nerede yarasın? ‘Halka inmek ve onu aydınlatmak’ için filmde etek bile giyen fedakâr artistlerimiz, ‘barış süreci’ için bir fedakârlık daha yapmasınlar mı? ‘Halkçı’ halkından bunu esirger mi?
Kızmayalım, ‘duruş-kuruş’ ilişkisi delikanlıyı bozar!..

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS