Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Mümtaz’er Türköne’ye kontra sorular

Mümtaz’er Türköne’ye kontra sorular



Mümtaz’er Türköne profesyonel bir ‘halkla ilişkiler’ uzmanı gibi gazetecilik yapıyor ve ne zaman, hangi ‘sinir uçları’na dokunduğunda ne gibi tepkilerin doğacağını iyi kestiriyor... Türk milliyetçiliğinin ‘mayınlı alanları’na bilerek giriyor ve... Savunduğu tezleri genellikle yazı içine serpiştirdiği sorularla destekleyerek, karşı çıkanları ‘muhasebe’ye ittiğini düşünüyor...
Milliyetçilik tartışmalarında vites büyüttüğü son yazılarını tekrar inceleyince, o sorulara soruyla karşılık vermenin daha uygun olacağını düşündüm... Meselâ Türköne,  Apo’nun ve Sabahat Tuncel’in sözlerine dayanarak, aslında PKK-BDP’nin bağımsız devlet peşinde olmadığını öne sürüyor, ‘paranoyaklar’ı ve tahrikçileri işaretleme amacıyla şu soruyu soruyor:  “Kürt devletini kim kuruyor?” 
Biz de soralım o zaman: Aksine düşünenleri ‘paranoyaklık’la suçlarken, bir katil ve yoldaşının beyanlarını neden ‘esas’ kabul edelim? Sahi bunların ‘emin’liği hangi kaynağa ve hangi tecrübeye dayanıyor?
Türköne, MHP’yi ‘kısırlık’la itham ettiği bir başka yazısında MHP’li dostlarına şu soruyu sorduğunu söylüyor: “Bugün MHP yüzde 50 oyla tek başına iktidar olsa Türkiye ne olur?”... O dostlar ağız birliği etmişçesine cevap vermişler: “Bölünür!..” Merak ettim, ‘tezi destekleyici’ bu ‘MHP’li dostlar’ kimler? Türköne, ‘kozmik sır’ değilse eğer, üç-beş isim verebilir mi meselâ?
“Türk milliyetçiliği tarihî misyonunu tamamladı” diyen ve ayağa kaldırmanın Türk milletine faydasızlığını savunan Türköne yine soruyor:  “Bugün Türk milliyetçiliği sadece Kürt milliyetçiliğinin antagonizması olarak hüküm sürüyor. Türkçülük, tıpkı Kürtçülük gibi ülkeyi bölüyor. Dikkat edelim: Kim, kime karşı milliyetçilik yapıyor?” 
İnsaf!.. 20. Yüzyıl’ın başından  bugüne Türk milliyetçiliğinin hangi teorisyeni karşısına ‘Kürt’ü almıştır? Hangi milliyetçi kuruluş pozisyonunu ‘Kürt’e karşı belirlemiştir? Ve bu ‘muharrik’ kaynaklardan beslenen hangi Türk, hangi Kürt’e sırf ‘Kürt olduğu için’ düşmanlık yapmıştır? 
“Bugün Türkçülük yedi düvele karşı değil, Kürtlere karşı yapılıyor” iddiasındaki Türköne’ye soralım o zaman: Türkiye’nin 30 yıldır çektiğini, herhangi bir Avrupa ülkesi çekiyor olsaydı, o ülkenin iktidarında merkez sağ veya merkez sol partiler kalabilir miydi? Parlamentolar çoktan Hitler’in Reichstag’ına dönüşmüş olmaz mıydı? Hangi Alman veya hangi İtalyan, çarşısını, apartmanını, yolunu, elektriğini, suyunu ‘adına kan dökülen topluluk’la paylaşıyor olurdu? Avrupa’da ırkçılığa zemin hazırlayan sebeplerle, Türkiye’nin ‘olgun şartlar’ını mukayese edersek, Türkiye’de kanın gövdeyi götüreceği bir ırkçılığın doğması kaçınılmaz olmalıyken, bu gerçekleşmediyse bunda Türk milliyetçiliğinin payını görmek gerekmez miydi?
Türköne, Anayasa’dan Türk kelimesinin çıkarılmasına karşı çıkanların ‘sığ’lığını ve  ‘düşüncesiz’liğini şu sorularla mıhladığını düşünüyor: “Bu madde anayasada olmazsa Türklüğün kıymetinde bir azalma olacak mı? Türk kelimesi anayasada ne kadar çok geçerse Türklük o kadar yükselmiş olacak öyle mi?... Anayasada “Türk” olursa Türklük yücelir, olmazsa Türklük itibar kaybeder. Öyle mi?” 
Sahi, mesele “Anayasa’nın her paragrafında neden Türklükten bahsedilmiyor, Türk kelimesi ne kadar çok geçerse o kadar yüceliriz” diye tutturanlar mı (ki bunlardan birine bile rastlamadım), yoksa Türk kavramını Anayasa’dan çıkarmak isteyen anlayışın varmak isteği karanlık noktaya dair bir tedbir arayışı mı? ‘Türk’ çıkarılınca, hangi marazî duygu, hangi husûmet, hangi düşmanlık tatmin edilmiş olacaksa, problemi burada aramamız ve ‘niye’yi sormamız gerekmiyor mu? 
Cevapları merak ediyorum; ama en çok da ilk sorularımın cevaplarını...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS