Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Başbakan’ın büyük ayağı

Başbakan’ın büyük ayağı



Bütün milliyetçilik türlerini ayakları altına aldığına göre, Başbakan Erdoğan’ın epeyi büyük ayağı olmalı!.. Bundan rahatsızlık yerine, ‘büyük ayaklı’ bir Başbakan’a sahip olmaktan dolayı vatandaş olarak gurur duyarız!.. 
Ve ilave ederiz: Keşke biraz daha büyük ayağı olsaydı da ‘’Şeytan kaynaklı’ diğer kötülükleri de altına alsaydı!.. Meselâ yılbaşı akşamı, İncirlik Üssü’nde Türk askerlerinin kullandığı camiyi basıp Kur’an-ı Kerim yırtan sarhoş Amerikan askerlerini tahtakurusu gibi ezseydi fena mı olurdu? ’Çap’la ilgili, daha doğrusu ‘ayak çapı’yla ilgili bir yetersizlik sonucu hiç bir şey yapılamadı!.. 
Plastik cerrahi, artık işi ilerletmeli ve ‘ayak büyütme’ operasyonları yapabilmeli... 44 numara ayakla bunları yapan, daha büyük ayakla neleri becermez ki? Domuz etini kasaplık et statüsüne sokanları, zinayı suç olmaktan çıkaranları çiğnemez mi? İslâm coğrafyasını yakıp yıkanlarla, bayram-kandil demeyip camilerde Müslüman katledenlerle, Kuzey Irak’taki bataklıktan uydu devlet imâl edenlerle, askerinin başına çuval geçirenlerle ‘stratejik ortaklık’ yerine, ‘ümmetin onuru’yla karşılarına dikilmeyi tercih etmez mi?
“Ne ayaksın?” diye sormayın!.. ‘Tesis yetersizliği’ dolayısıyla şimdilik sadece ‘milliyetçiliği ezebilen’ayağımız var!.. Aslında Başbakan iyi bir ‘alıcı’... Bazen ayak altına alıyor, bazen de gaz alıyor... Bosna dönüşü uçakta gazetecilere “Son 10 yılda aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner olduk, gaz aldık” demişti... 
‘Törpülenip, gazı alınanlar’ı hatırlatalım... Dün cami avlularında ‘isyankâr İslâmcı’ kesilenler, tağutlara ve zalimlere direnenler, dünyadaki mazlum Müslümanların yanında tavır koyanlar!.. 
Dünyada zulüm bitmiş, arzuladıkları ahkâm sanki yürürlüğe girmişti de AKP iktidarından sonra bunlardan çıt çıkmaz olmuştu!.. ABD’de ‘Müslümanların Masumiyeti’ adlı aşağılık bir film gündeme gelmiş, Peygamberimize ve İslâm’a yapılan ağır hakaretlere tepki olarak bütün İslâm dünyası ayağa kalkmış, ölümlü protestolar ve çatışmalar meydana gelmişti... Bir tek Türkiye’den ses çıkmamıştı!.. Çünkü dün, “Cihadın en güzeli, zalim sultana karşı yapılanıdır” düsturundan hareket eden ‘İslâmcı önderler’, bugün ‘paranın tadını keşfeden neo-mücahit’ rütbesine yükselmişlerdi!.. En mübarek ‘mücahede’ alanları da artık meydanlar, cami avluları, üniversite kampüsleri değil, ihalenin, paranın ve iş bitirmenin döndüğü ‘kamusal alanlar’dı!..
Önderlerin önemli bir kısmı ‘pasta’ya çöktü ve ‘kadim burjuva’ya karşı pozisyonu dengelemek ve hatta öne fırlamak için ‘sonradan görme İslâmcı burjuva’lığa yöneldi... Sahip oldukları yeni hayat ve dünya nimetleriyle şenlenmiş ortam onlara ’itidal’in, işbirlikçiliğin ve sonra da nemelazımcılığın erdemini öğretti!.. Geri kalan varoşlu, köylü ve saf milyonların da pek güzel gazı alındı!.. Kenar mahallenin ‘fakir ama gururlu’ mücahitleri ‘paratonerler’ sayesinde pelteye 
döndü!.. 
Başbakan o ‘gaz aldık’ sözlerini, Hz. Peygamber’e sahip çıkmayla ilgili “Bütün İslâm dünyası ayaklandı, protestolar var, Türkiye neden sakin?” sorusunu cevaplarken sarf etmişti... Ve Başbakan haklıydı... Gaz iyi alınmıştı, milliyetçiliğin ayaklar altına alınması kadar iyi!.. 
Milliyetçiliği ayaklar altına alırken, bunun ‘kibrine yenilen Şeytan’ın işi’ olduğunu söyleyen Erdoğan’ın sözleri Şeytan’ın da kafasını karıştırıyor!.. Nedenini anlamak için Numan Kurtulmuş’un 2 yıl önceki sözlerine bakmak gerekiyor... Kurtulmuş, Başbakan’ın muhalefet liderlerine yönelik ‘2. ligsiniz’ sözlerinin ‘kibir’ olduğunu, Şeytan’ın da insanı beğenmeyen kibrinden dolayı cennetten kovulduğunu söylemiş ve ilave etmişti: “Firavunlaşmayacağız, Kârunlaşmayacağız, Belâmlaşmayacağız!...”
Şu tabloya bakın: Kim Şeytan, kim değil, kim Firavun, kim Kârun? Dönen başını taşlara vurmasın da ne yapsın Şeytan?

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS