Hesap ver Trabzon!..
Muhacirlik hikâyeleriyle büyümüş çocukların şehrine karşı bu nasıl bir öfkeydi ki, “Ordu bir gün bile geçirmeden Trabzon’a müdahale etmelidir” yazabilmişti bir gazeteci... Bu fosil Marksiste göre Trabzon, ’faşist ve sapık bir ideolojik iklim’ altındaydı!..
Bu kafanın hep hedefinde oldu Trabzon... Vurmak için daima gerekçe arandı... Belki de TKP’li Mustafa Suphi ve 15 arkadaşının Sürmene’de başına gelenlerden beri bir türlü bitmeyen bir kindi bu... TAYAD’lıların, şehir merkezinde hiç de organize olmayan bir topluluk tarafından darp edilmesi, rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetleri, ‘tarihî kin’i yeniden alevlendirdi...
Burayı ‘küçük katiller’ şehri ilan ettiler ve kitaplar yazdılar arka planları deşifre için!.. Trabzon’un İttihat Terakki’nin ve özellikle Enver Paşa kanadının önemli üslerinden birisi olduğunu, o ‘ruh’ un bugün de yaşadığını keşfettiler!.. 2005’te Karadeniz’e sızmak için gelen PKK’lıları yakalayıp devlete teslim eden Maçkalılar da o ‘İttihatçılar’dandı!... Ölü ele geçirilen Suriyeli teröristin Nusaybin’deki cenazesinde “Burası Nusaybin, Trabzon değil” sloganları atılmasına sebep olan belki de bu kötü ‘İttihatçı’ ruhtu!...
Aslında bu ‘sicili bozuk’ şehir üzerinden ‘millî kimlik’le hesaplaşılıyor... Çünkü devletin ihtiyaç hissettiği yer ve zamanda gözler hep onu aradı... 1959’da devlet eliyle Trabzon’dan ilk göç yaşandı... Çaykara’dan 408 aile Hatay’ın Kırıkhan ilçesine yerleştirildi... Onu Uzungöl ve Baltacılı’dan 160 ailenin Van’ın Özalp ilçesine göçü takip etti... Aynı dönemde Şahinkaya köyünden 61 aile için Gökçeada yolu gözüktü... Kimilerine göre ‘kritik’ bölgelere yapılan bu ‘demografik müdahale’-şimdiki deyimle- bir ‘derin devlet’ operasyonuydu... Barış Harekâtı’ndan sonra bir nüfus hareketi de Kıbrıs için geçerliydi... 1975’te Çaykara, Sürmene ve Araklı’dan aileler ‘mevsimlik işçi’ statüsü altında Kıbrıs’taki Türk mührünü perçinlemeye götürülerek, boş köylere yerleştirildiler...
İşte Trabzon ve Karadeniz, vatana er lâzım olduğunda nazarların odaklandığı iklimin adıdır... ‘Kötü’ye karşı tıpkı sokakları gibi yürekleri de dar olan bu şehir, BDP’lilerin yarım kalan gezisi dolayısıyla yine gündeme geldi... Karadeniz’deki direnişi ‘küçültmek’ için Karadenizli bazı sanatçılara mikrofonlar uzatıldı... Ordulu Kadir İnanır ‘püskürtme’yi ‘bir kaç çocuk’la sınırlayıp, aklınca BDP’lilere şirinliğe devam etti... Ahmedinecad’ı “Çorap kokulu adam” diye aşağılamasıyla bilinen Trabzonlu Volkan Konak ise Ahmet Türk ağabeyini ve diğer BDP’lileri Maçka’daki evinde ağırlayabileceğini söyledi...
Bunları iyi tanırız aslında... Cumhuriyet konserinde sıkı Kemalist, ev sahibi belediyenin cinsine göre sosyalist veya milliyetçi, ‘trend’ PKK’ya şirinlik oldu mu da ‘gerillacı’!.. Bolivya dağlarından haberdar ama Anadolu’nun dağlarında şehit edilen Trabzonlu çocuklardan ve son şehit Ovacık Savcısı’dan habersiz bu ‘Tayvan malı’ Kemalist, aslında BDP’lilerin nelerle karşılaşabileceğini tahmin edip, ‘eskortluk’ yapmalıydı... ‘Sayın Öcalancılar’ geri döndükten sonra üfürmek, ‘devrimci’ kişiliğine yakışmadı doğrusu... Alacaktı yanına Kadir İnanır’ı, o ‘namert’ gazeteciyi ve Ruşen Çakır’ı, ‘dörtlü eskort’ olarak BDP’li dostlarının önüne düşüp ‘halklar’ı aydınlatacaklardı!.. Meydanda ‘yoldaş’ını yalnız bırakıp, stüdyoda ötmek yakışık almadı!..
Şimdi alayına düşen, önümüzdeki seçimlerde ‘blok’ adayı olarak, BDP’lilerle omuz omuza Ordu, Trabzon ve Artvin’den seçimlere girmektir... Volkan Konak, Maçka’da ‘Ahmet Ağabey’in ağırlanmasına tahsis ettiği evi seçim karargâhı yapmaktan ve Trabzon sokaklarında göğsünü gere gere ‘proleter dayanışma’yı anlatmaktan çekinmeyecektir!.. Parkları, sokakları, üstgeçitleri şehit ismi kaynayan bu kadirşinas şehir, onu bağrına basacaktır şüphesiz!..
Hadi bakalım, “Bu gece çık Boztepe’ye güzelim, seyredeyim seni tepeden tırnağa” değil mi? Belki o zaman Trabzon ‘askerî müdahale’den kurtulur!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi