Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Uzman çavuşun eli neyi anlattı?

Uzman çavuşun eli neyi anlattı?



Teröristin elini havada bırakan Uzman Çavuş Zihni Koç, neden böyle bir ‘jest’i reddetme nezaketsizliğini göstermiş olabilir? Tam da barış süreci rayına oturmuşken, bu ‘provokatif eylem’ nasıl izah edilebilir? Sakın o da  “Analar kesintisiz ağlasın, kan oluk oluk aksın, ben de yolumu bulayım” diyen taifeden olmasın!.. 
Kestirmeden söyleyelim; o iğrenç görüntüleri kim içine sindiriyorsa, onda bizim bildiğimiz mideden yoktur, olsa olsa her türlü melaneti sindirebilecek çapta işkembe vardır... Ama sadece mide yetmez, ona uygun bir de beyin lâzımdır... İki organ arasında senkron tuttu mu hiç bir problem kalmaz!.. 
Bu canlı türleri, klasiklerden ‘algı biçimi’yle ayrılır... Kavramlara ve olaylara yükledikleri anlam diğerlerinden farklılık gösterir... Onun lügatine göre artık ‘bebek katili’ yoktur, ‘İmralı’ vardır!..  Sürecin önemli enformasyon enstrümanlarından biri haline gelen o Gazi’li Doçent gibi Apo, PKK içindeki ‘en makûl, en akılcı ve en yerli’ kişidir!.. Dolayısıyla aykırı ses çıkarıp, milletin kafasına şüphe düşüren diğerleri motivasyonumuzu bozmamalıdır!.. Nasıl ki, bir numaranın adamları, evvelce onun göğsüne iliştirdikleri ‘Zerdüşt’ rozetini, gözden sürme çalan hırsız titizliğinde çıkarıp, onu bir anda ‘çocukluğu namaz niyaz içinde geçmiş, sonradan kandırılmış ezik’le takas edebiliyorlarsa, medya ve üniversitelerdeki keşif kolu da görevini tam yapıyor!..
İşkembe-beyin uyumu sağlandı mı engeller bir bir aşılıyor... Muhatabınızın her adımı size ‘lütuf’ gibi gelmeye başlıyor!.. Sizin daha önce görevinizi tam yapamadığınız, izini sürüp kurtaramadığınız kamu personeli, âdeta egemenliğine saygı duyduğunuz bir yapı tarafından size teslim edildiğinde, bunu bile başarı olarak görebilecek algı seviyesinden hiç bir rahatsızlık duymuyorsunuz!.. 
Zaten karşı çıkanların sesini neyle bastıracağınız, onları nasıl savunma pozisyonunda bırakacağınız belli!.. Sanki onlar hep kan dökülsün istiyorlarmış gibi ‘savaş baronu’ deyin, ‘kandan beslenen istismarcı’ deyin, ‘anaların gözyaşından keyif alan sadist’ ilan edin,  “Barış olursa varlık sebebiniz ortadan kalkacak” suçlaması yöneltin!.. Ama hiç bir zaman “Neye karşılık” sorusunu duymayın, duyarsanız da karşılık vermeyin!..
Bizim tarihimizde iniş çıkışlar, galibiyetler ve mağlubiyetler vardır... Mağlubiyetleri okumaktan daralır, her defasında sanki yeni olmuş gibi sıkılırım... Hele Balkan Savaşları ve Bulgar çetelerinin önünden İstanbul önüne kadar geri çekilme sahnesi gözümün önüne geldikçe; “Bundan daha büyük utanç olur mu” diye karşımda sanki bir Bulgar varmış gibi utanırım... Ne yazık ki kamu görevlilerinin teslimat görüntüleri tarihin o ‘utanç fotoğrafları’na bir yenisini daha eklemiş oldu... Sonra düşündüm hangisi daha alçaltıcı, bizatihi bu fotoğraf mı, yoksa bu fotoğrafa ‘jest’denilmesi mi?
Uzman Çavuşun, kan ve irin kokan eli sıkmaması bir teselli oldu bizim için... O necis elleri sıkmak için Meclis’te ve Ankara’nın ‘resmî zulaları’nda sıraya girenlere inat, şehit ve gazilerin ve büyük Türk milletinin şerefine sahip çıktı!.. Binlerce yıl önce Batı’ya doğru yolculuğa çıkmadan elini ateşle yıkayan Türk, arkadaşlarının katiline elini vermeyerek millî karakterinin gereğini yaptı... Özgürlüğüne kavuşuyor olmak başını döndürmedi... Katilin yüzündeki o pişkince sırıtışa fırlattığı bakış ‘bir gün mutlaka’ bakışıydı... 
O ‘jest’ birilerini ‘mest’ etse de o bakışlar, ‘rest’i gösterdi... Hiç bir şartta duruşunu bozmayanlara ve vatanı Anadolu’ya yabancı idraklerden ‘Türkiye’ patenti aldıran ve bunu yüzlerce yıldır koruyan ruha selâm olsun...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS