Astronot lâzım mı, astronot?
Galiba nargilecide yine uyuyakalmıştı... Dürttüler “Kalk, kalk!.. Başına yine devlet kuşu kondu” dediler... Kendine gelmeye çalışırken “Yoksa yeniden Bakan mı oldum?” diye mırıldandı... Yanındaki “Yok, yok. SPK seni Turkcell’e yönetim kurulu üyesi atamış, gözün aydın” müjdesini verdi... Tam bir görev adamı olduğu için yeni yerini hiç de yadırgamadı!.. Zaten bilen bilir, aile altı kuşaktır telekomünikasyon işiyle ilgilenmekte, büyük büyük dedesi dünyada bu işin duayeni sayılmaktadır!..
Memleket böyle yönetilir!.. Bern Büyükelçiliğimizin basın müşavirliğine yapılan atama da tam bir ‘ehliyet ve ‘liyakat’ örneğiydi!.. Hacım mesleğe yabancıymış, olsun önemli değil!.. Hacım dil bilmezmiş, o ise hiç önemli değil!.. Çünkü Hacım ‘yol bilir’, esas önemli olan o!.. Yaş haddinden sıkıntıya giren emniyetçi ‘ağabey’den Tarım Bakanlığı’na daire başkanı peydahlayan sistem, hukukçudan bir basın müşavirini de pekalâ imâl edebilir!..
12 bin Dolar maaşı görünce, değil basın müşavirliği, uzay mekiği için astronot aransa, “Benden iyisi Şam’da kayısı” diye koşturacak, kırmızı yanaklı, yayılmış göbekli bir yığın ‘eski milletvekili adayı’ vardır bu memlekette... Ve onları sıkılmadan atayacak siyasîler de...
Zaten İstanbul Belediyesi ‘talimgâh’ gibi maşaallah!.. Orada stajı başarılı bir şekilde geçtiğinizde ver elini devlet!.. Belediyeden ‘sertifika’lı bir bahçıvan ne zaman TUBİTAK’a başkan atanacak merak ediyorum... Belediyenin güvenlik görevlisi bir gün Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasına olur da, Mezarlıklar Müdürü’nün sekreteri kaç vakte kadar Maden Tetkik Arama Genel Müdürü olur, işte o şimdilik muamma!.. Ama belediye berberinin ‘beyin cerrahlığı’ndaki tecrübesi göz önüne alınarak, Numune Hastanesi’ne başhekim olarak atanması an meselesi!..
Bern Büyükelçiliği Basın Müşavirimiz Hacı Mehmet Gani’ye dönersek, 3 bin Franklık tercüman meselesinde kamuoyu yanlış bilgilendirilmiş anlaşılan... Atamanın sahibi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu konuya açıklık getirdi... Basın müşavirinin gerekli olan yabancı dil bilmediği eleştirilerine cevap veren Arınç, Gani’nin TÖMER’de dil kursuna bile gittiğini söylüyor... “O halde neden ‘tercüman’ tutulmuş?” sorusu akıllara gelebilir... Muhtemelen o arkadaş da aslında ‘tercümanlık’ değil, olsa olsa ‘evlatlık’ kadrosunda değerlendirilmek üzere istihdam edilmiştir!..
Gördüğümüz kadarıyla, eleştirilerin merkezindeki müşavirin konuyla ilgili cevapları da son derece ikna ediciydi!.. TÖMER kursundan mezun olduğunu söyleyen müşavir, haklı olarak “Eğer bu kurslar 9 ayda sadece “Have Are You” “nasılsınız” hitabını öğretiyorsa söyleyecek başka bir söze gerek yoktur” diyerek tarih yazıyor!.. Açıklamadaki ‘Have are you?’ şeklindeki ‘şifreli’ ifadenin aslında ‘How are you?’ demek olduğunu varsın İsviçreli gazeteciler çözsün değil mi? Ne yani ‘Limasollu Naci’yi mi atayacaklardı?
***
Sahi şu ‘Kâbe ahahtarı’ meselesi neydi? Sık gömlek değiştirmek hafızada da bir takım sıkıntılara yol açıyor olmalı!.. ‘Ehliyet’i iyi hatırlıyorum, vasıta sürmeye yarayan bir belgeydi de, şu Kâbe’nin anahtarını kim kime niye teslim etmişti orayı tam çıkaramıyorum!..
Hz. Peygamber “İş ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekle” buyururken orada adı geçen ‘kıyamet’in ‘metrobüs’ olduğunu tahmin ediyorum da, “Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor” ayet-i kerimesini çözmekte zorlanıyorum!..
Neyse, geçmişin ‘çocukluk hastalıkları’na takılmaya gerek yok!.. Çünkü ‘ileri demokrasi’ bayrağı sürekli rüzgâr istiyor!.. Partizan, militan, yandaş olsun, çamurdan olsun... Aynı bağın gülüysek biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi veterinerine Atom Enerjisi Kurumu’nu, tiyatrocusuna Helsinki Büyükelçiliği’ni, zabıtaya da Merkez Bankası’nı teslim eder, işte o zaman emanetleri ‘sağlam’a alınmış oluruz...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi