Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Başkentin cerrahları işbaşında

Başkentin cerrahları işbaşında



Diyorlar ki,  “PKK vazgeçmedi, sadece mücadele metodunu değiştiriyor...”  Bunu söylerken, bölgede şartların değiştiğini, silahlı mücadeleyle sonuç alma döneminin sona erdiğini, artık ‘hak ve özgürlük dâvâsı’ için siyaset yoluyla sonuç alma aşamasına gelindiğini iddia ediyorlar... 
Bunları sadece, her akşam televizyon kanallarını işgal eden ‘vatansız liberaller’ ile müttefikleri ‘milliyetsiz İslâmcılar’ söylemiyor... PKK’yı ‘pekeke’ diye telaffuz etmesiyle rengini belli eden örgüt destekçisi akademisyenler de tekrarlıyor...
Böylece PKK’nın sanki ‘amacı meşru’ ymuş da şimdiye kadarki ‘yöntemi meşru değilmiş’ gibi hava pekiştirilmek isteniyor... Zaten o yöntemi de terk ediyor olduğuna göre problem kalmıyor!.. Bu kadar basit!.. 
Çok daha kanlı bir sürece hazırlık dönemi taşıyacak gelişmeler gözardı edilirken, “Artık analar ağlamayacak, kan akmayacak, milyar dolarlar cebimizde kalacak” gibi büyülü sözlerle süreç millete onaylatılmak isteniyor... 
Sürekli gözden kaçırılmak istenen şu: PKK’nın talepleri, yöntemden daha önemlidir... İster silahlı, ister silahsız, bu talepler bedel gerektiren düşmanlık içermektedir ve hiçbir hükümran devlet bunlara göz yummaz... Zaten yumarsa ‘var’ kalamaz... 
Bugün itirafçılara veya şahitlere yapılan ‘yüz değiştirme’ operasyonu gibi, ruhu aynı kalan bölücülüğün kirli yüzünü değiştirmeye yönelik bir operasyon yapılmaktadır... Medyatik anestezi teknisyenleri, gamsız ve ütopik liberaller, akademik kariyerini ‘pekeke’ye ciro etmiş akademisyenler, fırsattan istifade devletle ‘eski’ hesabı görmeye çalışan Marksistler, Türk deyince tüyleri diken diken olan İslâmcılar ve konfeksiyoncuların gömlek dayandıramadığı kıvrak ve yumuşak bilekli oportünist cerrahlar ‘Ankara-İstanbul-İmralı hattı’nda el birliğiyle ‘yeni PKK’yı inşa ediyorlar... 
Direnmek isteyenlere yönelik operasyon ise psikolojik savaşın diğer ayağını oluşturuyor... Onlar Türklüğü bir ‘fetiş’ yani ‘put’ gibi gören saplantılı insanlar sınıfına hapsediliyor... Sürekli ‘Kürt sorunu çözülürse, söyleyecek sözü kalmayacak olan alternatifsizler’ gibi takdim ediliyor... Dolayısıyla ‘tek piyasasını kaybedecek olanlar’ın bu endişeyle kopardıkları feryadın ‘anlamsız’ lığı vurgulanmış oluyor!.. Tek kale maç gibi, direnmeye niyetli olanlar, sürekli ‘savunma’ yapmaktan başını kaldıramaz hâlde tutulmak isteniyor... 
Dağlarda sıkışan ve hayatının en zor kışını ‘stratejik aman dileme’yle atlatan ve bu taktikle yeni evreye kavuşan PKK gerçeğini yazan kaç kişi var? Terörle mücadele eden birimlerin morallerini bozucu biçimde, daha altı ay önce PKK’nın 400 kilometrelik alanda hakimiyet kurduğu yalanlarını yazanlar nerede? Sahi ne olmuştu ‘devrimci halk savaşı’ ve ne olmuştu Şemdinli? 
Şimdi bütün bunlara gerek kalmadı!.. Can maliyeti yüksek biçimde 400 kilometrelik alanı kontrole kalkışıp her defasında mağlup olacağına, 400 satılmış, işbirlikçi, hain ve uyurgezer bul, daha kestirmeden ilerle!.. Son iki yıl sana zindan olan dağlarda, militan yoldaşlarının cesetlerini toplayacağına, her türlü isteğin için ardına kadar açılmış siyaset yoluyla ‘muzaffer ortak’ sıfatıyla Meclis’e kurul!.. Silahla yazamadığın anayasayı, karşındaki aptalların gözünün içine baka baka kalemle yaz!.. Baktın olmadı, şantaj tutmadı, o kanlı ‘klasik yöntemi’ne yeniden dönersin!.. Üstelik dağlardaki sıkışmayı atlatmış, nefeslenmiş, yeni güç toplamış ve hatta arkandaki uluslararası destek daha da artmış hâlde dönersin!.. 
Kürtçülerde herhangi bir gevşeme ve motivasyon sıkıntısı yaşanmaması amacıyla  “PKK vazgeçmedi, sadece mücadele metodunu değiştiriyor” diyen kimi süreç destekçileri, bu gerçeğin altını çiziyorlar aslında... 
Savaşlarda ülkeler genellikle sınırlarından başkentlerine doğru işgal edilirler... Bizde ise tam tersi; çünkü ‘Madrid’de kalanlar’ sayesinde başkentimizden sınırlarımıza doğru işgal ediliyoruz...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS