“Kamu zararına çalıştığı için haysiyetten muaftır”
Cözüm budur işte: Suçlunun önünü açacaksın!.. 5067 sayılı kanun filan hikâye, ‘barış’a zarar gelmemesi için katile de, kaçakçıya da yol vereceksin!.. Teröristle pazarlığın yazılı olmayan ‘doğal’ sonuçları bunlar; kaçakçıyla karşılaşıp durdurmaya kalkıştığında, önce taşlanacak, sonra da helikopterle oradan ‘kurtarılacaksın’!.. Kaçakçılar da BDP’lilerin himayesinde paşa paşa köylerine dönecek mallarıyla birlikte!..
O görüntüleri izleyip de daha fazla katırla Kuzey Irak’a girip mal getirmeyen ya da hiç aklında olmadığı hâlde söz konusu görüntülerden sonra bu ‘bereketli sektör’e girmeyen o katırlardan daha zeki olamaz zaten...
Bölgede açılım destekli ‘liberal ekonomi’ tıkır tıkır işliyor; ‘laissez faire, laissez aller, laissez passer’ değil mi? Aslında ‘bebek katili, terörist’ gibi terimleri nasıl daha ‘insancıl ve diplomatik’ kavramlarla takas ettiysek ‘kaçakçı’yı da ‘müteşebbis’le değiştirmenin zamanı geldi!.. Bölgemizin kalkınması için bu müteşebbisleri -bırakın engellemeyi- mümkünse teşvik edelim!..
Önce söz konusu haberin ajanslarda yer alma biçimine bir bakalım, bu rezil zemin ve sürecin doğmasına yol açana ne denilmesi gerektiğine sonra karar verelim: “Dün sabah saatlerinde başlayan ve akşam saatlerine kadar devam eden gerginlik, yapılan görüşmelerden sonra buradaki çok sayıdaki güvenlik görevlisinin helikopterlerle geri çekilmesiyle sona erdi. Askerlerin çekilmesinin ardından, Kuzey Irak’ta bulunan kaçakçılar, yaklaşık 120 katır yükle Türkiye topraklarına girdi. Andaç Köyü çevresinde önlem alan diğer askerlerin de çekilmesiyle kaçakçılar yükleriyle birlikte köye döndü. Köyde bekleyen yakınları, olası bir müdahaleye karşılık, her biri 65 litre yakıt alan katır sırtındaki 2’şer varili indirerek evlere götürdü...”
Bu fotoğraf, ‘büyük çözüm’ün izini sürmeye yarayabilecek küçük bir ‘model’ niteliğinde... Kanunu yok saydığınızda veya kanunu uygulayacak olanları geri çektiğinizde mesele derhal çözülüyor!.. Meğer her türlü problemin kaynağı devlet ve onun kurumlarıymış!.. Bu tıkacı çekip aldığınızda bir yandan ‘saygıdeğer gerilla’nın ve ‘müteşebbis’in önü açılırken, diğer yandan ‘kardeşlik hukuku’muz fevkalâde gelişiyor!..
Peki bu çalışmalar yeterli mi? Elbette değil, daha almamız gereken çok mesafe var... O gerginliğin bitirilmesinden sonra askerlerin helikopterle çekilmesi sürece uygun düşmemiş... ‘Barış’ın biraz daha kalıcı ve katmerli olması için askerlerin oradaki katırlarla geri çekilmesi, artık ‘müteşebbis’ veya ‘girişimci’ diye anmamız gereken kaçakçıların ise helikopterlerle köylerine pardon ‘işletme’lerine taşınmaları daha şık olurdu şüphesiz!.. Ayrıca katırların sağlık durumuyla yakından ilgilenecek bir veteriner de ihdas edilmeliydi!.. Çünkü açılımın çok daha fazla pozitif ayrımcılığa ihtiyacı var!.. Lütfen esirgemeyelim!..
Bundan böyle işi bilmeyen kamu görevlilerinin bu tür yol kazalarına yol açmaması için hem onları bilinçlendirici çalışmalara hız verelim, hem de bu ticaret yolunu garanti altına alarak ‘tacir’i ‘haramî baskınları’ndan korumak için yasal zemin hazırlayalım!.. Bu ‘ticaret erbabı’nın klasik mükellef olmadığını, defter tutma, muhasebe, mali yükümlülük vs. gibi lüzumsuz konulardan vareste tutulduğunu kayıt altına alalım!..
Teklifim şudur: Nakil araçları olan katırların boynuna Maliye’den damgalı bir belge asılsın... Belgede insansız hava araçlarının ve ‘insanlı’ kamu kurumlarının rahatça görebileceği şu ibare yer alsın: “Kamu yararına çalıştığı için vergiden muaftır!..”
Ama yetmez, bu utanç tablolarına zemin hazırlayan, göz yuman, onay veren, millete pusu kuran, şerefini global işporta tezgahlarında gezdiren irili ufaklı kim varsa onların kapılarına da şu ibarenin yer aldığı levha asılsın:
“Kamu zararına çalıştığı için haysiyetten muaftır!..”
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi