Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Melek anne kime denir?

Melek anne kime denir?



İşi magazin boyutuna indirmemeli, sulandırılmasına izin vermemeliymişiz!.. Bu talimatı Başbakan medyaya veriyor... Adı konulmamış ast-üst ilişkisi, böylesine emir-komuta zinciri oluşturuyormuş demek ki!.. 
Kendisi bir yandan ‘magazinleştirmeyin, sulandırmayın’ talimatı verirken, diğer yandan işin magazin yönünü okşamayı ihmal etmiyor... Dolmabahçe toplantısında söyledikleri bu çelişkiye açık örnektir... 
Ne garip, ‘sanat’ hayatının neredeyse tamamını ‘fahişe’ rolleriyle geçirenler, millete ‘dert, çile, gam’ pazarlayıp, kendileri borsada spekülatörlük yapan müzisyenler, film setindeki rolünü hayata taşıyacağını zanneden cahil kolpacılar boyunlarına asılan ‘akıllı’ nişanlarıyla yeni rol modeller olarak toplumun karşısına çıkıp, süreci başarıya taşıyacaklar!.. 
Meğer ne büyük katkıları olmuş ‘âkil sanatçılar’ın bu topluma... Meselâ birisi bütün annelerin ‘melek anne’ olduğunu öğretmiş... Keşke Başbakan, sarılacak soğuk bir mezar taşından başka hiçbir şeyi kalmamış olan bir şehit annesini o listeye alsaydı da gerçek bir ‘melek anne’ bulunsaydı orada!.. Bu ülkede çocuklarının kanlı gömleklerini, koklamaya doyamadıkları çamaşırlarını saklayan, adını koyamadan kaybettikleri bebeklerine kavrulan, Molotofla kızı bir kere, kendisi bin kere yanan, tezkeresini beklerken oğlunun şehadet haberini alan binlerce anne varken, magazin dünyasından ‘rollerin annesi’ni bulup çıkaracaksınız, ondan sonra da ‘işi magazinleştirmeyin’ talimatı vereceksiniz!.. Neden? Sipariş ettiğiniz role sadık kalmazlar, istediklerinizi söylemezler diye mi? Yoksa onların akılları mı yetersiz?
Onlar ‘melek anne’liği para desteleyerek değil, evlât kurban ederek hak etmişlerdi... Bu vatan için rujunu bile veremeyecek ışıltılı dünyanın umursamaz insanlarının aksine, en değerli varlıklarını kaybettiler... Artık evlatlarına sarılamayacak, onları koklayamayacak ve  itibarı yok edilmeye çalışılan ‘şehit madalyası’yla teselli bulacak olanlar bu süreci gölgelememesi gereken tipler!.. Ama hayatında bu vatan için rol kesmek dışında hiçbir şey üretmemiş, şehit haberleri geldiğinde belki de televizyon kanalını değiştirmiş, bir tek şehidin cenazesine katılmamış, bir yetimin başını okşamamış tipler ‘akıl hocası’ olarak el üstünde!..  Başbakan’ın ‘76 milyonun özeti’ dediği ‘özet’ bu işte!..
Hangisi işi gerçeğinden koparıp magazinleştirmek? Yeşilçam’ın yapay dünyasından anne transfer etmek mi, yoksa Ovacık’tan, Dargeçit’ten, Yüksekova’dan kırık-dökük eşyalarını bir kamyona doldurup, yetimlerine sarılarak memleketine dönen şehit öğretmen eşine, gerçek bir ‘melek anne’ye sahip çıkmak mı? Sahi onların hâtıraları ve verdikleri canlar bu ‘artistik’ sürecin neresinde? 
Gerçek ‘melek anne’, Bingöl’de çocuklarıyla bayram alışverişine çıktıklarında ‘canlı bomba’yı fark edip, çocuklarını korumak için o katilin üzerine atlayıp can veren annedir... Gerçek ‘melek anne’, bebeğinin ilk banyosunda kullandığı tası, bezi ve bir perçem saçı saklayıp, ‘Eğer vatanı için şehit olursa onu yine bu tas ve bezle yıkayacağım’ diyen annedir... 
Hiç şüphe yok ki; bu kirli, bu pespaye, bu ihanet tütsülü süreçte, gerçek ‘melek anne’lerin âhı, sinema salonlarından süzme ‘naylon anne’lerin deklanşörlük tebessümlerine galebe çalacak, ‘bîçarelerin felâhı mahşere kalmayacak’tır... Dolmabahçe Sarayları bugün onlara değil de Yeşilçam’ın PKK lehine ’ihsas-ı rey’de bulunmuş kompleksli ‘ideolojik akrabalar’ına açılmış olsa da tarihte adaletsizlik üzerine kurulmuş tahtların nasıl yerle bir olduğunu, bu akıbetten kaçışın olmadığını iyi biliyoruz...
Bakalım o vakit, ‘Sevenin hâlinden sevenler anlar’ yerine ‘Düşenin hâlinden düşenler anlar’ şarkısını dillendirecek müzisyen, dibe vurduğunda anne şefkati gösterecek artist, barışın kaybedeni olmayacağını anlatacak bir ‘Amerikalı’, cezaevinde soğan paylaşacak ‘Satar’ bulunabilecek mi?

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS