Açılımın profesyonel askerleri: Anketçiler
Piyasada adı bilinen 6-7 kamuoyu araştırma firması var... Elde ettikleri sonuçlar değerlendirilirken, anketi sipariş eden ‘müşteri’nin kimliği dikkate alınmadığı takdirde hatalı değerlendirmeler ortaya çıkabiliyor...
Hiç bir firma ‘Halk ne düşünüyor?’ diye meraktan Türkiye’yi adımlayıp nabız tutmuyor... Anketlerin genellikle müşterisi AKP Genel Merkezi... İlginçtir, konu üzerine konuşan firmaların yetkilileri de açılımı savunan siyasetçiler de yüzde 58 oranına sabitlenmiş durumdalar...
İddialarına göre halkın yüzde 58’i ‘çözüm’ü destekliyormuş!.. Bu rakamın önceki referandumda kullanılan ‘evet’ oranına eşit olması tesadüf galiba!.. Elbette bu sonuç, bir ‘gerçek’ten ziyade, ‘beklenti’yi ifade ediyor... Firmalar, ‘en büyük müşterileri’nin talebi gereği, ‘olan’ı değil, ‘olması gereken’i pazarlıyor...
Bu profesyonel ‘halkla ilişkiler’ tekniğini AKP son derece ‘kuralsız’ca hayata geçiriyor... Sonuçlar sürekli işlene işlene, aynı noktaya vurula vurula, farklı düşünen sıradan insanların beynine ‘Acaba ben mi yanılıyorum?’ kuşkusu düşürülüyor...
Dikkat edilirse, anketçilerin toplandığı programlarda bir kere olsun firma yetkililerine “Bu anketi hangi müşteriniz için yaptınız?” sorusu sorulmuyor... Alacakları doğru cevap, halkı kapana alma tezgâhına bir nebze de olsa gölge düşürecektir... Çünkü ‘Açılımın patronu’ firmaların da velinimeti aynı zamanda!..
Üç kâğıt, sadece ‘bulunan’la ‘açıklanan’ arasındaki farktan ibaret değil... Soru tekniğindeki ‘ince ayar’lar sayesinde istediğiniz çarpıtmaları yapabiliyorsunuz... Bir kamuoyu yoklamasında terörden büyük acılar çekmiş halka ‘Çözüm istiyor musunuz?’ benzeri bir soru sorarsanız, yüzde 58’i çok rahat yakalar, televizyon televizyon pazarlarsınız... Oysa sorulara ‘Apo’yla anlaşmayı, PKK’ya barışı veya BDP’yle beraber anayasa yapmayı’ koyduğunuzda aldığınız onay cevabı yüzde 20’yi geçmez... Şüphe yok ki, anketçiler halkı yoklarken, bu sorulara da cevap arıyorlar... Ama büyük çoğunluğu bu sonuçlar üzerinden değil, ‘çözüm’ üzerinden değerlendirmeler yapıp, halkın süreci onayladığına hükmediyorlar...
Bugün için kamuouyu araştırma firmaları tıpkı ‘âkîl adamlar’ gibi sürecin ‘halkla ilişkiler’ boyutuna hizmet eden parçaları... ‘Araştırma’dan daha çok, kamuoyu oluşturma, yönlendirme, tepkileri emme veya küçük gösterme gibi işlevleri var... Sürecin bu ‘profesyonel enstrümanlar’ı, ‘olanı bulmak’la değil, ‘olması gerekeni üretmek’le görevli...
Yüzde 58 sanki sihirli rakam... Önceki gün BDP’li Ahmet Türk’ün çok önem verdikleri süreci Türklerin yüzde 58, Kürtlerin ise yüzde 90 oranında desteklediğini açıklaması, bu ‘kurgu’ oranın zihinlerde nasıl da sabitlendiğini göstermesi açısından ilginç... BDP’liler Tayyip Erdoğan’ın zaafını, onun başkanlığa gidecek yoldaki açmazını iyi biliyorlar ve bunu ‘ellerinde rehin varmış’çasına istismar ediyorlar... Çünkü Erdoğan’ın referandumda ideolojik hassasiyetlerden ziyade ‘kelle sayısı’na ihtiyacı olması, onun gözünde herkesi eşitliyor ve BDP’liler onun bu zaafını çok iyi kullanıyorlar...
Hedefi yakalamak için ortaya konacak stratejinin ‘siyasî maliyet’ini hiç umursamayan ve ne pahasına olursa olsun ‘oy’a odaklanın ‘baldıran’lı anlayışın sonuçları bunlar... Daha önce “Terör örgütüyle arasına mesafe koymayanlarla asla görüşmem” diyen birisinin bugün ‘CHP ve MHP olmazsa olmasın, BDP’yle beraber anayasa yaparım” diyebilecek pragmatik bir çizgiye savrulmuş olması, her şeyi anlatıyor aslında...
Kamuoyu araştırma firmalarının, ‘âkîl adamlar’ın ve büyük oranda medyanın ‘tarihî görev’i Tayyip Erdoğan’ın yolundaki taşları temizlemek, şartları olgunlaştırmak, süreç boyunca sertleşebilecek sosyal dokuyu mümkün olduğunca ‘yumuşak’ tutmak, ‘dirençli birey’e çoğunluğun başka düşündüğünü empoze ederek, direncini düşürmek veya anlamsızlaştırmak...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi