Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Baldıran kimin elinde?

Baldıran kimin elinde?



Olaylara bizimle aynı gözle baksa bile açılım sürecini ‘tereddüt’ ve ‘iyimserlik’ arasında gel-gitler içinde takip eden bir kesim var... Tıpkı seçimler öncesindeki ‘kararsızlar’ın varlığı gibi muhtemelen bu sürecin kaderini söz konusu kesim tayin edecek... 
Bunlar önemli oranda AKPliler ve 30 yıldır teröre çare bulunamaması dolayısıyla bu süreci farklı gören, “Ya tutarsa” diye iç geçirip, tutmaması durumunda kaybedecek ilâve bir şeyleri olmadığını düşünenler... BDP’yle ortaklık kuran siyasî iktidara kızgın ama ‘kopmak’ için henüz tam karar verememiş olanlar... Ruhen kopmuş olsa da gidebileceği siyasî adres konusunda tereddüt yaşayanlar... ‘Üniter yapı’ dışında da hassasiyetleri olup, bu hassasiyetleri kucaklama konusunda güven verici adres göremeyenler... 
Bu seçmen grubu, ‘açılım bloku’nun yumuşak karnını oluşturuyor aslında... ‘Tereddütlüler’den oluşan bu ‘gedik’, açılımın sandıktaki felâketi de olabilir, teminatı da... Zaten bütün propagandalar, kamuoyu yoklamaları, ‘âkîl adam’ tiyatroları, ‘resmi gazete’ gibi yayın yapan medya kuruluşları hep bu ‘gevşek’liği muhkem hâle getirme arayışına hizmet ediyor... Bilgilendirme ve eğitme gibi işlevleri de bulunan medyanın sadece ‘yönlendirme’yle sınırlı faaliyet göstermesi işte bu yüzden... Açılımı coşkuyla karşılayan halk, sevinçten halay çeken köylüler, ağlamayacak analar, cepte kalacak milyar dolarlar, küresel güç olacak bir ülke!.. Bu imajı zedeleyecek haber ve yorumlar hep ambargolu!.. 
AKP sözcülerinin sürekli olarak ‘kırılgan’ ve ‘provokasyona açık’ diye endişelerini dile getirdikleri süreçte, tedirginliğin kaynağını parti tabanındaki ‘etkiye açık’ seçmen grubu oluşturuyor... Yoksa CHP’den MHP’ye kayacak oyların kendilerine kısa vâdede bir tehdit oluşturmadığını çok iyi biliyorlar... Bütün mesele, kendisini milliyetçi olarak tanımlayan ama taşıdığı muhafazakâr genler dolayısıyla kendisini, AKP’de ifade eden seçmen kitlesinin artan muhalif rüzgardan etkilenme ihtimali... 
Seçimler zinciri yaşanacak... Mahallî seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Genel seçimler ve Meclis’te bitirilemezse araya girecek bir anayasa referandumu... Her seçmenin önemli olduğu bir döneme giriyoruz... Türkiye’nin ve açılım sürecinin kaderi bu evrede şekillenecek... 2002 yılından beri ülkeyi yönetenler, bundan sonrasının, hem kendi seçmen grubunda, hem de bir kısım MHP seçmeninde onaylayıcı iyimserliğin ağır bastığı 2011 referandumu kadar kolay olmayacağını öngörebiliyorlar... Yaşadıkları olağanüstü gerginlik ve medya destekli seferberlik bu endişeden kaynaklanıyor...  
Bunu ölçmenin bir yolu da MHP’nin Bursa ve İzmir mitinglerine verilen tepkileri değerlendirmek... Birden soğukkanlılıklarını kaybettiler, yüzler asıldı, demeçlerin ruhu değişti, savcılar göreve çağırıldı, 12 Eylül öncesi korkusu salındı, peşinen suçlu ilan etmeler başladı... Katillerin posterlerinin taşındığı mitingler ‘barış coşkusu’ muamelesi görürken, Türk bayraklı mitingler ‘süreci provoke’ damgası yedi... Evvelce ülkücüleri sokağa dökmediği gerekçesiyle sıklıkla takdir edilen Devlet Bahçeli, bundan sonra yaşanabilecek kötü olayların ‘olağan şüpheli’si ilân edildi...
AKP’nin yüzde 10’luk kaybının bile hem ’yasal yeterlilik’ hem de ‘psikolojik üstünlük’ anlamında süreci sekteye uğratacağını bilen ‘koalisyon’un bütün derdi, bu tereddütlü seçmen grubunu bir dönem daha yerinde tutmak... Örneklersek, Kahramanmaraş’ta 2011 referandumunda yüzde 80, Kırıkkale’de yüzde 70 olan ‘evet’in açılım sürecine destek anlamında garanti olmadığını çok iyi kestirebiliyorlar... Kendileri açısından işaretler olumlu değil ve ‘Her şey daha iyi olacak’ illüzyonu bu amaca yönelik... 
Muhalefet, özellikle de MHP açısından dalınması gereken ‘gedik’ burası... ‘Baldıran’ bu kitlenin elinde... Söz konusu tereddütlü seçmen grubu çözüldüğünde ne açılım kalır, ne de orta vâdede AKP...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS