Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > ‘Daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu’

‘Daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu’



Bu Süleyman Soylu gibileri kim durduracak diye merak ediyordum... Artık etmiyorum... Çünkü anladım ki, durdurulamazlar!.. 
Numan Kurtulmuş’la birlikte AKP’ye katıldıklarında, ‘kayıp yıllar’dan mütevellit açıkları vardı ve çok sıkı çalışmaları icap ediyordu... İlk taşı ‘en günahsız’ın atması gereken o hikâyedeki gibi ilk ve en kuvvetli övücülüğü ‘en günahkâr’ın yapması lâzımdı... 
Bayrak yarışı titizliğinde koşturarak, her hamlelerinde çıtayı daha yükseğe çıkardılar... Yarış bir ara öylesine tempo kazandı ki bizim gibi ufku dar olanlar “Bundan ötesi olmaz” dediler ama yanıldılar... Çünkü bu bir bilim dalıydı ve üst sınırı yoktu... Yağ ve hayal rezervin tükenmedikçe ‘yükseltme’nin ucu bucağı olamazdı...
İzlerken bile yorulduğum bu ‘olimpik süreç’te şöyle demişim: “Onu ‘ebedî lider’ ilan eden Soylu ne yapsın? Yeni mekânında amansız bir rekabet var!.. Erdoğan’a dokunmayı ‘ibadet’ sayan milletvekili buradaydı!.. ‘Peygamber’ kabul eden yönetim kurulu üyesi buradaydı!.. ‘Türkçülük ayağının altında’ ama yağcılık başının üstünde olan ve Emine Hanım’ın önünde rükû pozisyonunda eğildiği fotoğrafa ödül kazandıran ‘İslâmcı’ buradaydı... Erdoğan hakkında daha önce sarf ettiği hakaretler ses kaydıyla ortaya çıkınca, “Bunlar benim cahiliyye dönemime ait” diyerek, ‘İslâmcı’ günlerini de yine İslâmî terminolojiyle işportaya çıkaran ‘kıvrak’ buradaydı!.. Soylu, Erdoğan’ı ‘kıyamete kadar lider’ ilan etmesin de ne yapsın Allah aşkına? Zaten ‘yüceltme’de sınır mınır kalmadığına göre, bunun bir adım sonrası, ‘Ahiret’te de liderlik’tir ki zannediyorum bunun için çalışmalar yakında başlayabilir!..”
Sonra da formül önermişim “KGS’yle geçilecek özelleştirilmiş bir sırat köprüsü, altında toplanılacak bir de sancak ayarlandı mı, bu iş tamamdır!..” diye... Teklifimizin gündeme gelmesine fırsat kalmadan konunun ‘ilâhî boyut’una dikkat çeken Bağış, Erdoğan’ın doğduğu, yaşadığı ve seçildiği illeri muhteşem bir ‘teslis’le kutsayarak, ‘mübarek belde hiyerarşisi’ni altüst etmişti...
Ama su uyur ‘rakip’ uyumaz, Süleyman Soylu bunun altında kalamazdı... Batman’da yaptığı konuşmada, Erdoğan’ın başlattığı açılım sürecinin aslında Medine Sözleşmesi ve Veda Hutbesi olduğunu söyleyerek ‘uhrevî vites’i bir kademe daha büyüttü...
Bir daha iddialı konuşup, “Bundan ötesi olmaz” demeyeceğim... Olabiliyormuş, şekildeki gibi, belgeli, ispatlı!.. Ayrıca karşılık alındığı sürece bu ‘meslek’ her gün üzerine koya koya ilerleyecektir... Bugün gelişen teknoloji bir çok mesleği yok ederken, sözünü ettiğimiz meslek ‘piyasa şartları’ elverdiği için gelişime açık kalacak, ‘övücüler arastası’ndaki yerini kıyamete kadar koruyacaktır!.. 
Meğer “Güneşe akın var da kalan biz miyiz?” başlıklı yazımda nasıl da çuvallamışım!.. Başbakan’ın ırkçılıkla ve faşizmle mücadele eden Nobellik bir kahraman olduğunu ve Steven Spielberg tarafından Abraham Lincoln benzeri filminin çekilmesi gerektiğini teklif eden Star yazarı Elif Çakır gibileri şöyle hicvetmiştim: “Maşallah ‘hayırda yarışması’ beklenenler, yağcılıkta daha yükseğe tırmanabilmek için birbirlerini çiğniyorlar... Ve Başbakan’ın kendilerini fark edeceği umuduyla tırmandıkları yere, o reklamdaki gibi şu sloganı yazıyorlar:” Daha iyisi yapılan kadar en iyisi bu!.. 
Yanılan benmişim, çünkü sağ olsun Başbakan, bu tür yetenekleri hemen fark ediyor... Kendisini ‘âkîl insan’ olarak atadı... Bir film teklifine ‘âkîl nişanı’ veren iradeler olduktan sonra bu ‘zenaat’ın sahipsiz kalmayacağını gösterdi!.. 
Siz siz olun, “Pik nokta yakalandı, bundan da ötesi olamaz” gibi şeyler söylemeyin... Siyaset sektöründe öyle kararlı ‘canlı’lar var ki Nirvana’nın kuyruğuna teneke bağlarlar, dünyanın değil, galaksinin etrafında tur attırırlar alimallah!.

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS