Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Sizin gibi düşünseydim eğer...

Sizin gibi düşünseydim eğer...



Utanırdım... PKK’yla masaya oturmanın çözüm getireceğine inansaydım, aksini düşünenlere “Analar ağlamaya devam mı etsin, yeni şehitler mi gelsin?” gibi mağlubiyeti tescil ettiren sözlerle ifade etmeye utanırdım...  “30 yıldır mücadele ediyoruz da ne oldu, baş edebildik mi?” çukurluğuna yuvarlanmaktan utanırdım...
Yüzüm kızarırdı... “Peki sizin çözümünüz var mı?” sorusuyla aslında teslimiyetime giydirdiğim adi kılıfın fark edileceğini düşünerek yüzüm kızarırdı... Başkalarının ve gelecek nesillerin bana hangi gözle bakacağını hesaplar, yüzüm kızarırdı...
İçimi ateş basardı... Katledilen binlerce Türk’ün ve Kürt’ün hepimizin sırtına emanet ettiği adalet yükünü, küresel işporta tezgahlarında pazarladığımı kendime itiraf eder, ‘en büyük hesap günü’nde şehitlerle yüzleşeceğim ânı gözlerimde canlandırdığımda içimi ateş basardı... 
Delikanlıca davranmayı tercih ederdim... Küresel güçlerle işbirliği yapanlara olan saygımı ‘çağın mecburiyeti’ olarak açık açık itiraf eder, “Bölgesel güç oluyoruz”  dümeniyle, ‘cihan mahkûmiyeti’ni üçüncü sınıf tokatçı ağzıyla ‘cihan hâkimiyeti’ gibi kasmaya kalkışmazdım...
Peçe takar gezerdim... ‘Barış’ görüşmelerinden sonra PKK’da oluşan “T.C.’ye diz çöktürdük” havasını, artık Başkent’in üniversitelerinde bile kimlik kontrolü yapan PKK’lıları, zafer coşkusuyla İstanbul’dan Kuzey Irak’a doğru yeni militan taşıyan otobüsleri gören dostlarım, kendilerine bu sürecin barış, huzur, kardeşlik ve güçlü Türkiye getireceğini anlattığım dostlarım beni görür de yüzüme tükürür diye, çarşıda pazarda peçe takar gezerdim... 
Beynimde kalan son hücrelerin yardımıyla düşünmeye çalışırdım... 28 Şubat’ın sorumlusu görülen askerler içeride de, 28 Şubat medyasının patronu dışarıda... Onun kızı ise şimdi hükümetçe özenle seçilmiş ‘âkil’ler arasında... Bunun ne rezil bir çelişki olduğunu düşünmeye çalışırdım... Ondan sonra da bütün bu yaşananların ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’la izah etmenin komedi bile sayılamayacağını bilirdim... 
Kontrole giderdim... Bu kadar milliyet ve devlet düşmanı, karanlık mâzi sahibi, bayrağı don bezinden farklı görmeyen, Türk’ten ve Türkiye’den rahatsız, katilsever tip, birbirine benzemez kişi ‘ortak amaç’ uğruna biraraya gelebiliyor ve ben bundan işkillenmiyorsam, en yakın hastaneye gider, tepeden tırnağa kontrolden geçerdim... 
Dertlenirdim... “Bu barışsa, barışın tarafları kimlerdir?”  sorusuna cevap veremediğim ve Hacer’ül Esved’den bu rezalete onay hikayeleri çıkarmaya çalışanlara kandığım için ahirette önüme çıkacak o kabarık hesabı düşünür, dertten kıvranırdım...
Alınırdım... Sürece sağladığım limitsiz krediye rağmen, PKK’ya ne verildiği ve ortak anayasa yapımına nasıl geçtiğimiz konusunda bilgilendirilmediğim için, açıkçası adam yerine konulmadığım için alınır, gücenirdim... 
Korkardım... Bu fırtına atlatıldıktan sonra ne duruma düşeceğimi, boynuma asılacak zillet yaftasıyla geri kalan izzetsiz bir ömrü nasıl geçireceğimi gözümde canlandırır, çocuklarıma bırakacağım leş kokulu mirası düşünür, korkardım... 
İtiraf ederdim... Türk bayraklarının yakılması artık sıradan bir olay hâline gelirken, PKK bayraklarıyla gerçekleşen cenazeleri ve Nevruzları barışa ve kardeşliğe yorabilmek için, estetik operasyonla burun kemiği aldırır gibi adamlığımı aldırdığımı itiraf ederdim...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS