Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Erdoğan’ın ensesindeki liberal kılıç

Erdoğan’ın ensesindeki liberal kılıç



Önce ‘daha fazla demokrasi’yle ‘güvenlikçi politika’ kavramını karşı karşıya getirdiler... Birini alabildiğine suçladılar, sorumlu tuttular, aşağıladılar... Terörün yok edilememiş olmasının faturasını ‘güvenlikçi politikalar’a kestiler... Bu toprakların kucağımıza bıraktığı mecburiyetleri ıska geçerek, ‘daha fazla demokrasi’yi önümüze tılsımlı bir çözüm gibi getirdiler... 
‘Milli Görüş’ sicili dolayısıyla hep eziklik hisseden Başbakan Erdoğan, geniş kesimlerce kabul yolunun ‘liberaller’ eliyle sağlanacağına inandı... ‘Karşılıklı yararlanma’ ilkesi bu ilişkiye damgasını vurdu... ‘Cismi küçük’ liberaller bu dönemde ‘etkisi büyük’ kimliğe kavuştu... Artık toplumun sayıca önemli bir kesimi onların beyinleriyle düşünecek, kavramları onların bakış açısıyla niteleyecekti... 
Sorumluluk kaygısı taşımayan ‘liberal dil’in ilk kurbanlarından birisi ‘güvenlikçi politikalar’oldu... Ne zaman artan teröre karşı, ‘daha sıkı tedbir’ teklifi geldiyse, o dil ortaya çıktı, bu yöntemle yıllardır başarı sağlanamadığını ve sağlanamayacağını öne sürdü... Özellikle karakol baskınlarından sonra artan tepkilere karşılık Başbakan da sürekli liberallerin paralelinde direndi... 
El birliğiyle öyle bir hava oluşturuldu ki ‘mücadele’nin adını ‘yenilgi’ye, ‘teröre teslimiyet’in adını ‘çözüm’e dönüştürecek zihnî altyapı ince ince işlendi... Devletin ve vatandaşın güvenliğini esas alan ‘önleyici’ politikalar, zaten 2000’lerin başından itibaren, özellikle AB uyum paketleriyle gevşemeye başlamıştı... AKP döneminde ise tamamen kurumsallaştı, ‘demokrasi’yle ‘güvenlik’ kavramları ‘biribirinin kurdu’ymuş gibi bir algı pekiştirildi... 
Buna direnen İdris Naim Şahin gibi ‘eski kafalı’ların nasıl bertaraf edildiklerine şahit olduk... Şahin başta liberaller olmak üzere, Kürtçülüğün yörüngesine doluşan İslâmcılar ve radikal solun boy hedefindeydi... Hakkında ağır hakaretlere varan yayınlar yaptılar, Başbakan’ın onu görevden alması için hedef gösterdiler ve sonunda başardılar... 
Örnek olması açısından Radikal’den Eyüp Can’ın kaleme aldığı şu satırlar her şeyi özetliyor aslında: “Başbakan bizzat talimat vermese İdris Naim Diyarbakır’da düzenlenen PKK’lı 3 kadının cenaze törenine kesinlikle müdahale edecekti. Çünkü Şahin’e göre cenazeye katılanlar ‘terörist’. Ne barış iklimi, ne bölge insanının hassasiyetleri ne de 3 Kürt kadının Paris’te karanlık bir saldırı sonucu infaz edilmiş olması önemli onun için. Varsa yoksa kendisine ezberletilen güvenlikçi söylem.” 
Ve devam ediyor: “Şahin’in yerine Mardin milletvekili Muammer Güler’in getirilmesi sadece kamuoyuna dönük sembolik bir mesaj değil. Başbakan, MİT ve Adalet Bakanlığı üzerinden yürüyen yeni İmralı Mutabakatı’na artık İçişleri Bakanlığı’nın da tam destek vermesini istiyor. İstediği için bu yeni sürece kesinlikle inanmayan, çözüm yolunda atılan her adıma karşı çıkan İdris Naim yerine ilk demecinde “Güneydoğu’da barış güvercinleri uçuracağız” diyen Muammer Güler’i getirdi...” 
Yeni Türkiye’nin meyvelerini ağır ağır topluyoruz; Gaziantep’ten Pınarbaşı’na kadar müdahale edilmeyen teröristin karakol önünde infilak ettirdiği patlayıcılarla, Reyhanlı’daki katliamla, delik deşik sınırlarla, dere yataklarını otobana çeviren militanlarla, PKK lehine oluşan âdeta serbest bölgelerle, işgal altındaki üniversitelerle... 
Artık tek mesele, Reyhanlı’daki patlamanın faillerini ve örgütlerini değil, onun çok ötesinde, Türkiye’yi içte ve dışta savunmasız bırakan iklimin faillerini tespit etmek... Güvenliği sağlamadan bu topraklarda demokrasiyi nasıl ayakta tutacağına dair en küçük bir fikri olmayan siyasî iradenin, ‘Milli Görüş’ün etki alanından sıyrıldığını ispatlamak için içeride ve dışarıda giriştiği ‘kirli ittifaklar’ın acı bedeline daha ne kadar katlanmak mecburiyetindeyiz?

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS