“Çözüm sürecini anlayan hayvanlar”
Malûm, başlıktaki ifade bana değil, Memur-Sen Genel Başkanı ‘âkîl adam’ Ahmet Gündoğdu’ya ait... Bu süreci destekleyen liberalleri, İslâmcıları, Kürtçüleri, radikal solcuları duymuştuk da hayvanları duymamıştık, o da oldu!.. Doğrusu fena bir koalisyon değil!..
İlgili kişi Ardahan yolunda bir çobanla karşılaşmış, çoban kendisine artık hayvanların yüzünün güldüğünü söylemiş, bu da nasıl güldüğünü sorunca, “Yaylaya çıkacaklar da onun için gülüyorlar” cevabını almış... Ve devam etmiş: “Şimdi çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor...”
Demek ki, bundan böyle ‘çözüm’ sürecini destekleyen sığırı gülmesinden tanıyacakmışız!.. Daha önce konuyla ilgili sığırların fikrine zikrine odaklanmıştık, artık yüz ifadesine bakıp anlayacağız, çözümü destekliyor mu, desteklemiyor mu?
Bu bilgili ve vizyon sahibi hayvanları açılıma destek amacıyla televizyonlardaki tartışma programlarına çıkarmak gerekir mi? Bence gerek yok... Zaten o işi yapan fazlaca bilgili ve misyon sahibi bir sürü akademisyen, stratejist, gazeteci ‘insan’ var!.. Onlar şehir merkezlerini tututuyorlar... O yüzden ‘destekçi’ sığırların kırsalı tutmaları, alan hâkimiyetini kimseye kaptırmamaları çok daha önemli!.. İdeolojik işbirliği ve dayanışma böyle olur!..
Madem ki, ilgili ‘âkîl’ referansı ‘gülen hayvanlar’a bağladı tilkiyi de unutmamak lâzım... Daha önce bir tek tilkinin gülüşünü duymuştuk... Kendisine sormuşlar “Tavuk sever misin?” diye, o da gülmekten “He” diyememiş... Doğrusu bu gülüşte bir entelektüellik yok, ama sığırlarınki bambaşka, tefekkür dolu!..
Zaten anketlere dayanarak, kamuoyunun yarıdan fazlasının süreci desteklediği söylenip duruyordu... Şimdi art niyetli hiç kimse ‘süreci destekleyen hayvanlar’a bakıp bu anketlerin ahır veya ağıl önlerinde yapıldığına dair süreci provoke edecek söylemlere kalkışmasın!.. Yemezler, yedirmezler!.. O hayvanlara yedirilecek bir şey varsa, arpadır, küspedir!..
Söz hayvanlardan açılmışken, sürece bir nebze de olsa katkı bâbından devam edelim... Bir atasözümüz “Çıngıraklı deve kaybolmaz” der... Eser bırakan kişi nerede olursa olsun unutulmaz anlamında kullanılır... Yalan mı? Bu milletin kendisine hizmet yolunda yedi bölgeyi dolaşan ‘çıngıraklı develer’i unutması mümkün mü?
Benim önerim, sürece destek arayışında ‘sığırlar’la sınırlı kalınmaması, yelpazenin geniş tutulmasıdır!.. Zeki hayvanlardan, meselâ katırların birikiminden de yararlanılabilir!.. Neden mi katır? Katıra sormuşlar “Baban kim?” diye... O da lâfı dolaştıp dayıya getirmiş, “Attır” diyerek, dehasını ortaya koymuş!.. Açılımcıların birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde sığırlarla beraber katırları da değerlendirmelerinde fayda yok mu?
Yanlış anlaşılmasın, bizimkisi amme hizmeti... Bir tutam ot için yardan uçan ‘kapasitesi sınırlı keçiler’i, kendisini darı ambarında sanan aç tavukları öneriyor muyuz? Elbette hayır... Tam tersine mürekkep yalamış, ihtisas sahibi, zenaat erbabı, oturmayı kalkmayı bilen, yüzündeki gülüşle bile her şeyi anlatabilen, felsefî yönü gelişmiş hayvanları tavsiye ediyoruz!.. Çünkü kendi değerlerimize sahip çıkmadıkça nasıl beyin göçü verdiğimizi bildiğimiz için bu konuda ziyadesiyle hassasız!..
Yine atasözlerimizden referans alırsak, boynuzu kendisine yük olmayan fedakâr öküz, pekmezciyi tanıyan kurnaz sinek, çıktığı deliği bilen zeki fare, sahibini ısırmayan sadık köpek, yal yiyeceği gözünden belli olan enik, boş zamanlarında kılavuzluk yapan karga, canı yanınca attan hızlı giden sportif eşek, armut üzerine kırk türkü yapan içli bestekâr ayı kolay yetişmiyor!.. Bunlar ülkemizin fikir ve sanat hayatına değer katan, tıpkı gülüşüyle açılım sürecini destekleyen o sığırlar gibi faydalanmamız gereken varlıklar!..
Lütfen ‘hayvan’ deyip geçmeyelim!.. Süreci anlayan ve destekleyen hayvanlara sahip çıkalım, çıkmayanları uyaralım!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi