Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Melih Gökçek mi, Mansur Yavaş mı?

Melih Gökçek mi, Mansur Yavaş mı?



Kimse bu kadar oy beklemiyordu... Belki de beklense seçimi alacaktı... O “Oyum boşa gitmesin, sol geleceğine Melih Gökçek kalsın” şeklindeki klasik Ankaralı sağ seçmen refleksi olmasaydı çok farklı bir tablo ortaya çıkacaktı...
2009 yerel seçimlerinin üç dönemdir Ankara’yı yöneten Melih Gökçek ile CHP adayı Murat Karayalçın arasında geçmesi tahmin ediliyordu... Tarihinde en çok yüzde 10 seviyesine yakalamış MHP’nin bir adayının yarışı zorlaması beklenmiyordu... Mansur Yavaş, rakiplerine oranla mütevazi bir kampanyayla bu yarışa girmişti... 
Yavaş üç aday arasındaki tek Ankaralıydı... Seçmene sempatik gelecek tavırları, güven verici yüzü ve Beypazarı’nda elde ettiği başarılarla dolu sicili kendisini daha çok konuşulur hâle getirdi... Gördüğü ilgi ve oluşturduğu ‘güvenilir siyasetçi’ imajı kamuoyu araştırmalarına yansımaya başladı... Başlangıçta hesaba katılmayan ama günden güne büyüyen potansiyel hissediliyordu artık... 
Sahadan Mansur Yavaş lehine gelen bilgiler en çok Gökçek’i rahatsız edecekti doğal olarak... Her türlü imkân seferber edilmeli, üstün kampanya gücüyle “Gökçek giderse, sol gelir” korkusu pompalanmalıydı!.. Nitekim öyle oldu ve bilboardlarda bu ifadelerin yer aldığı ‘sahipsiz’ siyah afişlerle seçmene endişe salındı... Artık etki etmeyeceğinden olsa gerek, Melih Gökçek’in ‘iyiliği’ değil, Murat Karayalçın’ın ‘kötülüğü’ en büyük propaganda aracı olmuştu...
Ankara soldan sağa ve sağdan sola oy geçişlerinde belki ‘en tutucu’ büyük şehir... Kanallar neredeyse tamamen kapalı... Bunu iyi bilen Gökçek, hep o ‘sağ damar’a oynadı ve oyların bölünmemesi gerektiğini propaganda etti... 
Bütün bunlara rağmen 2009 yerel seçimlerinde ‘psikolojik duvar’ kısmen yıkıldı... 2004’te yüzde 49’la kazanan Melih Gökçek yine kazanmıştı ama bu defa yüzde 38’le!.. Tam 11 puan düşmüştü... İki seçim kıyaslandığında CHP’de kayda değer bir sıçrama gözlenmezken, kendisine şans verilmeyen Mansur Yavaş yüzde 27 almıştı... Bu MHP’nin Ankara’da tarihinde aldığı en büyük oydu ve bir önceki seçime göre artış oranı yüzde 170’ti!.. 
Seçimi takip eden sabah ‘pişman insanlar’ vardı Ankara sokaklarında, “Bu kadar oy alacağını bilseydik oyumuzu ona verirdik” diyen... Şu cümlem asla iddialı sayılmasın: Eğer, seçimi takip eden Pazartesi günü bir seçim daha yapılmış olsaydı kazanan aday Melih Gökçek değil, Mansur Yavaş olurdu... Çünkü “Oylar boşa gitmesin” gerekçesini iptal edecek bir oy potansiyeli açığa çıkmıştı ve ‘sol endişe’yle Gökçek’e bir kere daha katlanılmasını gerektirecek bir psikoloji anlamını yitirmişti... 
Yerel seçimler yaklaşıyor... MHP, Ankara’da kimi aday gösterecek bilmesek de şunu bilebiliyoruz: Mansur Yavaş aday yapılırsa, yüzde 27’yle bıraktığı yarışa, bugün en az yüzde 30’la başlar... Kampanya sürecinde gösterilecek varlık ve Gökçek’in yıpranmışlığı ile AKP’nin açılım süreciyle kaybettikleri göz önüne alınırsa, hatta buna bir de ılımlı CHP seçmeninden gelebilecek 1-2 puan eklendiğinde MHP’nin Ankara’dan tarihinde ilk defa büyükşehir belediye başkanlığı çıkarması zor görünmüyor... 
Başka bir adayla bu mümkün müdür? Çok kolay değil tabii ki... Önceki aldığı oyu sadece dörtte bir oranında artırarak başkanlığı kazanabilecek birisi varken, bir başkasıyla baştan başlamak en çok Gökçek’i sevindirecektir...
Daha önce yaşanan kırgınlıklar bu işte engel gibi görülebilir... Bunların aşılması lâzım... Ülkenin içinde bulunduğu şartlar, bazı şeyleri bir tercih olmaktan çıkarıp, bir mecburiyete dönüştürüyor... Kaldı ki MHP Genel Başkanı’nın yakın geçmişte benzer ‘kırgınlıklar’ın aşılmasında gösterdiği tavır bu konuda da belirleyici olabilir...
Bugün Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı MHP için ‘bir el uzatımlık’ mesafededir... ‘Var olan’ın üzerine sadece dörtte bir, yani ‘çeyrek’ konulacak... Bu da ‘doğru adam’ ve ‘doğru adım’la mümkündür...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS