Kusma, kustukça sıra sana gelecek!
İçlerinden en cin fikirli olanı “Ehliyet işine girelim usta, bu işte çok para var” dedi... Bu fikir çok beğenildi ve ardından kolları sıvadılar... Zaten kendileri kaynakları verimli kullanma açısından öylesine yüksek kapasiteyi sahiptirler ki, sinekten sadece yağ değil, bilumum süt ürünlerini üretecek entegre tesis bile çıkarabilirler!..
Daha önce de söylemiştim, bunlarda bir ‘kalvinist sensör’ var, paranın kokusunu öbür gezegenden alırlar alimallah!.. Kapsama alanı yüzde 100’dür!.. Dağın tepesi, tünelin içi, okyanusun dibi fark etmez, her yerden çeker!..
Milyonlarca ehliyetin değiştirilmesi fikri önemliydi... 101 lira hem eski rakamı, hem de o 100’ün üzerine eklenmiş 1 rakamı dolayısıyla maliyet hesabındaki ‘hassasiyet’i vurguluyordu... Fakat ne olduysa halk tepkisi üzerine rakamın 15 liraya indirilmesiyle oldu... Hükûmet dediğin kararlı olur... Halk kim Allah aşkına? Bir büyüğümüzün ifadesiyle, onlar adam olsalar zaten halk olmazlardı!.. Bunların lâfıyla kamu otoritesini tereddüde düşürmek hoş değil... Bu isyankârlığı ‘yol’ ederlerse sorumlusu kim olacak? Şimdi ‘indirim’ dolayısıyla toplamı milyarlarca yeni lirayı bulan ‘görev zararı’nı nereden karşılayacak bu hükûmet?
Halka fazla yüz vermeyeceksiniz!... Halk dediğin “Darlığım varlığına armağan olsun!” diye seslenmekle yükümlü bir topluluktur, o kadar!.. Kasabildiğiniz kadar kasacak, nefes aldırmayacaksınız!... Böyle alıştırırsanız, yarın bunlar ÖTV, MTV, ATV, STV, BTV ve alfabenin sonuna kadar harflerden oluşun vergileri de sorgulamaya başlarlar ki, esas tehlike budur!..
Haaa, ürün pahalı mı geldi, kampanya başlatacaksınız... Meselâ toplu siparişlerde indirim yapacaksınız!.. Televizyonlarda bal pazarlar gibi, “Üç değil, dört değil, beş değil, tam altı tane” deyip, dar zamanda lâzım olur diye yarım düzine ehliyet satacaksınız!.. Olmadı, eskiden vapurlarda ‘seyyar uyanıklar’ın her ürün alana yaptıkları gibi, her ehliyet alana, el feneri, tarak veya ‘İngiltere kralı, rahmetli Başkan Kennedy, taçsız kral Pele, Beckenbauer ve kaleci Maier’in kullandığı jilet’ten hediye edeceksiniz; firmamız, pardon Maliye Bakanlığımız adına!.. Devlet işi ciddiyet ister, taviz kaldırmaz!.. Unutulmasın ki, halk ‘yönetmek’ için değil, ‘yönetilmek’ için vardır!.. Herkes işini yapacak!.. Yoksa kaos çıkar değil mi?
‘Ehliyet’ denilince bazı güzellikleri de zikretmezsek olmaz... Bakın, devletimizin ‘güzide’ kurumlarından olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bünyesinde faaliyet gösterdiği grup devlete borçlarını ödeyemeyince Akşam gazetesine el koydu... Altını kalınca çizelim: Bu el koyuş ‘devlet adına’...
Ardından buraya bir Genel Yayın Yönetmeni atamamız lâzım, yine ‘devlet adına’!.. İşte burada ‘ehliyet’ devreye giriyor... Öyle ‘ehil’ birini atamalısınız ki, kimse “Bunu da nereden buldunuz?” sorusunu sorma ihtiyacı hissetmemeli... Nitekim öyle oldu!... Mehmet Ocaktan artık ‘devlete ait’ Akşam gazetesinin yeni Genel Yayın Yönetmeni yapıldı... Ocaktan’ın Yeni Şafak ve Star gazetelerinde yöneticilik yapmış ve bir dönem de AKP milletvekiliğinde bulunmuş olması bu atamaya gölge düşürmez elbette!.. Önemli olan siyasî kimlik değil, ‘ehilin önde gideni’ olmak’!.. Çok şükür ki, memleketten bunlardan kâfi miktarda var!..
Zaten dinimiz de ‘işin ehline verilmesi’ni emretmiyor mu? Böylece hem ahireti, hem de dünyayı kurtarıyoruz!.. Siyasî hayatını uyuklayarak geçiren eski Bakan’ı SPK Turkcell yönetim kurulu üyesi olarak atarken de, gazetecilik formasyonu olmayan ve yabancı dil bilmeyen eski bir milletvekili adayını Bern’deki büyükelçiliğe basın müşaviri yaparken de siyasî kriterleri değil, her daim ‘ehliyet’i esas almışızdır!..
Neticede ‘aynı dağın yeli, aynı bağın gülü’yüz biz!.. Bunu bilip, hayatımıza buna göre istikamet vereceğiz!.. ‘Ululemr’e karşı edebimizi koruyacağız, fitne çıkarmayacağız, itiraz etmeyeceğiz... Ehliyete önem vereceğiz, ehliyet yenilemek için belirlenen rakama itiraz edene ise şöyle sesleneceğiz: “Kusma, kustukça sıra sana gelecek!..”
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi