Sağlam kazık lobisi
Başbakan Erdoğan yine çok ‘ilmî’ konuştu ve “Eşeği önce sağlam kazığa bağlayacağız, sonra Allah’a emanet edeceğiz” dedi... Bu sözleri ‘faiz ve faiz dışı gelirlerle halkı soyan’ bankaları şikayet ettiği iftar yemeğinden sonra söyledi...
Burada ‘eşek’ kim, ‘sağlam kazık’ neresi tam olarak bilemiyoruz... Çünkü herşey birbirine karışmış durumda... Başbakan’ın sözlerinden anlaşılıyor ki, ortada bazı ‘zanlılar’ var... Arkadaşlarının yanında mahcup olmalarını istemediğinden olsa gerek, Erdoğan bu ‘zanlılar’ın isimlerini vermiyor!.. Sadece, bir tek bankanın yılda 600 trilyonluk faiz dışı gelire sahip olduğunu ifade ederek, eşkallerini vermekle yetiniyor!.. Adını da koymuş: “Faiz dışı gelirlerle abad olan lobi!” Bir de vatandaşa alışılmış üslubuyla talimat veriyor: “Şu kredi kartları filan falan diyorsunuz ya, bunları almayın!..”
Biliyorsunuz, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu(BDDK) aslında S.S.Kamyoncular Kooperatifi’ne bağlı olduğu için şikayetlerin oraya bildirilmesi gerekiyor!.. Gerçi oraya da karayollarını mesken tutmuş ‘10 numara motor yağı lobisi’ hâkim ama AİHM’e başvurabilmek için iç hukuk yollarının tükenmesi şart... Ondan sonra eşeği nereye bağlarsan bağla!..
Bizde hükûmetinin hükmetme kudretini nerede gösterdiği meçhuldür!.. Meselâ Oslo’da basıldılar, “Biz görüşmüyoruz, görüşen ekmek çarpsın devlettir, bizim görüştüğümüzü ispatlayamayan da şerefsizdir” dediler!.. On yılı aşkın süredir iktidardalar ama yeri geldiğinde ağlama nöbetini kimseye bırakmadılar, iyiliklerin kendilerinden, kötülüklerin ise ‘statüko’dan kaynaklandığını bildirdiler... Sözünü ettikleri statükonun s’sinin kalmadığını, artık statükonun kendileri olduğunu es geçtiler...
Şimdi Başbakan, bankaların faiz dışı gelirlerinin yüksekliğinden şikayet ediyor... Oysa dünyadaki krizin tersine Türkiye ekonomisinin iyi yolda olduğunu, o bankaların bilançolarıyla ve yüksek kârlarıyla açıklayan da kendi kabine üyeleriydi... Bu kârlar Paraguay ekonomisinden emilmemiş, Meksika halkının kullandığı kredi kartlarından oluşmamıştı herhalde!.. Bu piyasayı hem siz düzenleyeceksiniz ve denetleyeceksiniz, sonra da düğünlerde oynayan, cenazelerde ağlayan profesyonel ekipler gibi davranacaksınız!.. Artık baygınlık veren bu ‘mağduriyet kumpanyası’nı tamamlamak için Ankara Adliyesi’nin önündeki arzuhalcilere tüketici derneğinin sözcüsü gibi bir de şikayet dilekçesi yazdırılırsa tam olacak!..
Şu sözler Başbakan’a ait: “Bir tanesine onu söyledim; ‘Ya’ dedim ‘Allah aşkına, faizden elde ettiğin gelir tamam, fakat bu faiz dışı gelirden elde ettiğin parayı, gömüleceğin mezara doldurmaya kalksak, o mezar almaz bunu. Ne yapacaksınız bu parayı ya? Vatandaştan bu komisyonları almayın.’ Ama yok, doymazlar. Onların gözünü ancak kara toprak doyuracak.”
Muhatap banka patronu, ahireti hatırlatan bu dokunaklı sözlerden ne kadar duygulandı bilemiyoruz tabii... Kendisine “Sizin göreviniz bunu yapanlara emekli müftü edasıyla kara toprağı hatırlatmak değil, dünyada gereğini yapmak ve tüketiciyi korumak” diyen olmadığı için, iftar sofralarında bu lobileri güya halka şikayet ediyor... Sen 27 Ekim 1957’de aldığı 47.9’luk oyla son kez iktidara gelen Demokrat Parti’nin ‘tek başına en uzun süre iktidar rekoru’nu kıracaksın, ondan sonra da hâlâ uzay filmlerindeki o meşhur ‘tanımlanamayan cisim’ gibi lobilerden dert yanacaksın!..
Bu kadar lobi içinde tarafsız kalmak da doğru değil... Memleketin kanını emen bu lobilerle baş etme görevinin hükûmette mi, mafyada mı, langırtçılar odasında mı, Beyoğlu Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nde mi, kimde olduğu onbir yıldır anlaşılamadığına göre Erdoğan’ın önerdiği ‘eşeği sağlam kazığa bağlama’ işini nasıl gerçekleştireceğiz?
Biri bize bunu gösterirse, inanıyor ve güveniyoruz ki, en doğru lobi, ‘sağlam kazık lobisi’!.. Ne de olsa garanti Başbakan’dan!.. Zaten kredi kartı faiz oranlarını belirleme görevini Merkez Bankası’ndan devralan umum dönerciler odası bu konuda kefaletini ortaya koydu bile!..
Önemli olan eşeğin selâmeti!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi