Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!
Bugün bayram... İslâm dünyasının ama ille de çocukların bayramı... Anneleri işgalcilerin cezaevlerinde tecavüze uğrayan çocukların bayramı!.. Annelerini babalarını nedenlerini bilmedikleri savaşlarda kaybetmiş, şimdi ilkel mülteci çadırlarında, sefalet içinde birbirlerine sarılarak hayata tutunmaya çalışan mazlum kardeşlerin bayramı!..
Kunar’da, Tuzhurmatu’da, Halep’te veya üzerine ateş yağan herhangi bir İslâm toprağında, düğün konvoyunda, camide ya da ekmek kuyruğunda can verdiği için, geçen bayramı görüp, bu bayramı göremeyen çocuklar... Bu bayramı görüp, bir sonraki bayramı göremeyecek olan çocuklar... Ölüme, belki bir yudum su veya bir avuç pirinç sırasında yakalanacak olan çocuklar...
Nerede ağlayan bir yetim görse, “Seni Hasan’a Hüseyin’e kardeş yapayım mı?” diye soran merhamet Peygamberinin ümmetinin çocukları... Ne bayramları var değil mi? Coğrafyanın tamamına yakını neredeyse kan ve barut içinde... Şöyle yazmışım ‘Çenesi bağlı ölü çocuklar’ yazımda: “İsimleri olmaz onların... Sayılarla ifade edilirler: ” Afganistan’ın Kunar eyaletinde NATO saldırısında yaşları 1-14 arasında değişen 10 çocuk öldürüldü “... Onlar geçerlerse tarihe istatistikî bilgi olarak geçerler... Bir de internet arama motorunda aradığınızda bulabileceğiniz çenesi bağlanmış ceset fotoğrafı... O kadar... İslâm topraklarının mazlum ve masum çocukları... Can taşımaz onlar, savaş zayiatıdır sadece, kırılan kapı, delinen yol, yıkılan köprü gibi... Kadrajın içinde, ağzında emzikle enkazdan çıkarılan bir ölü bebek veya tek battaniyenin üzerine yan yana yatırılmış ve kanları birbirine karışmış beş kardeş enstantanesidir... O kadar...”
Evet bugün bayram... Güneydoğu’dan kamyon bazen bir eşya gibi kamyonet kasasında tabutu taşınan şehit çocuklarının bayramı... Farz ettik ki, ‘babaları trafik kazasında ölen’asker, polis ve öğretmen çocuklarının bayramı... Baba tabutuna son kez dokunan minik ellerin ve buğulu gözlerin bayramı...
Barış Manço’nun o şarkısındaki gibi ‘Bugün bayram, erken kalkın çocuklar’... Erken kalkın ve görün, İslâm dünyasını kimler yönetiyor... Yeryüzünün yetimlerini Hasan’ına, Hüseyin’ine kardeş yapan Allah rasulü, günümüzde yaşanan korkunç çelişkiyi, iktidarlarını yeryüzünün tiranlarıyla paylaşanları, hatta iktidarlarını onlara borçlu olanları, kendi tahtlarını teminat altında tutabilmek için yeraltı zenginliklerini, ümmetin yaralarını sarmak dururken, çok uluslu küresel firavunlara peşkeş çekenleri görseydi ne yapardı acaba?
Bedelini masum çocukların da ödediği bir sefillik çağıdır bu... Robinson’ların yanında ‘Cuma’sın sen, Cuma kal’ çağrısına itirazsız uyanların çağı... Kral görünümlü ‘imtiyazlı zengin köleler’, kurtarıcı devlet başkanı görünümlü ‘diktatörler’ veya demokratik rejiminin cumhurbaşkanı veya başbakanı görünümlü ‘genel valiler’... Küçük istisnalar dışında İslâm coğrafyasındaki idarî yapının özeti bu...
Bu mutsuz insanlar ikliminde, hangi bayramdan, hangi coşkudan, hangi tattan söz edebiliriz? Bayramların bu anlamda bir muhasebe ve silkinişe vesile olmasını diliyor, o sunî hâlden gerçek coşku ve dayanışma ruhu içinde ‘özgür’, ‘izzetli’ ve ‘müreffeh’ bayram günlerine dönüşmesini ümit ediyorum... Ayrıca önceki gün kaybettiğimiz, hayatını Türk dünyasına, tarihine ve taşların dilini çözmeye vakfetmiş, çok değerli araştırmacı ve prodüktör Servet Somuncuoğlu’na Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum...
Not: Yıllardır kullandığım e-mail hesabım sebebini bilemediğim bir şekilde bloke edildi... Dolayısıyla sürekli yazıştığım okuyucularımın adresleri de orada kaldığı için okuyucularımızın göndermiş olduğu mesajlara cevap veremedim... Elimde olmayan bu sebepten ötürü özürlerimi sunuyorum... Yeni e-mail adresim avciservet@hotmail.com şeklindedir...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi