Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Yoksa iki bayram arası ‘Türk’ hatırlanmaz mı?

Yoksa iki bayram arası ‘Türk’ hatırlanmaz mı?



‘Açılım’ın önemli aktörlerinden birisi olan Diyanet İşleri Başkanı misyonu gereği son bayram hutbesinde yine ‘ırkçılık’ dersi verdi!.. Mehmet Görmez, başkan olduğundan beri Cuma hutbelerinde periyodik olarak ırkçılık konusu işleniyor... Türkiye’yi bilmeyen, sadece hutbelere göz gezdiren birisi, bu ülkede ırkçılığın yaygın olduğunu, Diyanet’in de dinen yasak olan bu virüse karşı tedbir geliştirdiğini zanneder!.. 
Oysa bizde Batı’ya oranla her türlü tahrik edici şarta rağmen, ne Almanya’daki Neonazi hareketi, ne Fransa’daki Ulusal Parti, ne Avusturya’daki Özgürlük Partisi, ne İtalya’daki Lega Nord, ne Bulgaristan’daki ATAKA, ne Yunanistan’daki Altın Şafak, ne İsviçre’deki Halk Partisi gibi oy oranları 10 ile 35’ler arasında değişen ırkçı partiler çıktı...
Bir Batı hastalığı olan ırkçılık, Türk milletinin gündeminde olmamıştır, olmaz da... Fakat Diyanet’in Cuma hutbelerine serpiştirdiği ‘ırkçılıkla mücadele’ mesajları, ırkçılıkla milliyetçiliği eş anlamlı hâle getiren muktedir siyasî yaklaşıma destek anlamını taşıyor... 
Görmez’le birlikte Diyanet ‘dinî’ vasfını yitirmeye, ‘politik’ bir kurum olmaya dev bir adım atmıştır... Daha önce kendisine yazdığım açık mektupta, İslâm’a göre suçluları af yetkisinin sadece mağdurlarda ve varislerde olduğunu, halifenin bile af yetkisinin olmadığını hatırlatmış, Diyarbakır Belediye Başkanı’yla kucaklaşıp üzerinde ‘Amed’ yazılı tabağı aldıktan sonra törende Kürtçe ve Türkçe yaptığı “Hep birlikte ülkemizi güvenlik, selâm, adalet ve fazilet yurduna dönüştürelim” şeklindeki konuşması üzerine şu notu ilave etmiştim: “Bir Kürt olarak, Türk ve Kürt çocuklarını kıran terörizmin sivil uzantılarına tebessüm etmek yerine,” Irkçılık, zulüm üzerine olan kavmine yardımcı olmaktır “hadis-i şerifini hatırlatsaydın ya... Hem belki Başbakan da öğrenirdi ırkçılığın ne olduğunu ve milliyetçilikten nasıl ayrıldığını!..” 
Bayram hutbesinde görüldü ki, ne olursa olsun, misyonunu devam ettirmeye niyetli... Hutbede, ‘şeytana inat başını secdeye koyan’ diye tanımladığı cemaate, “Biz ırkçılığın, her türlü ırkçılığın karşısındayız, kimseye ana dilini çok görmeyeceğiz, diyebiliyor musunuz?” sorusunu sordu ve “Diyebiliyorsanız bugün bayramınızdır, bayramınız mübarek olsun” dedi!..
Şüphesiz bu ‘ırkçılık’ tekrarları bir takıntıdan ibaret değil, projenin parçası... Bu, bebek katilleriyle yürütülen ortak ‘barış’ sürecine katkı sağlamaya yarayan ‘helâlleştirme memurluğu’nun kaçınılmaz bir gereği!..  O mektupta, kendisinden beklenenin, sürece ‘dinî nitelik’ kazandırmak uğruna edebiyat yapmak değil, kanı dökülen mazlumla katilin eşitlendiği bu iğrenç süreçte İslâm’ın sesi ve çağın vicdanı olmak olduğunu ifade etmiş ve şu soruyu sormuştum: “Adı konmamış bebeğin katilleriyle helâlleşmeye kalkışmanın, kız çocuklarını diri diri gömen cahiliyye âdetleriyle yarışacak çapta bir hukuksuzluk olduğunu haykırabiliyor musun?” 
Meğer bu beyhûde soruları kime sormuşum?  Bayram hutbesinden şu satırları kelimesi kelimesine iktibas ediyorum: “Suriye’deki ateşi, Bağdat’taki yangını, Mısır’daki acıyı, Gazze’de akan kanı, Haiti’deki çaresizliği, Açe’deki musibeti, Afganistan’daki, Pakistan’daki göz yaşlarını, Somali’deki açlığı ve susuzluğu, Sudan’da hastaların inleyişlerini ve daha nicelerini dert edinmiş kardeşlerim, diyebilir misiniz? Diyebilirseniz, bugün bayramınızdır, bayramınız mübarek olsun...” 
Açe var da, dünyanın en mazlum müslümanları Doğu Türkistanlılar yok!.. Somali var da, toprakları işgal edilmiş, bugün Bakü’de hurda tren vagonlarında sefalet çeken Karabağlılar yok!.. okyanuslar ötesinden Haiti var da, neredeyse ses duyumu mesafemizdeki Kerkük yok!.. 
Sonra da ırkçılıkla mücadele öyle mi? Sahi Türkiye’de kimler ırkçılık yapıyor ve hangi ırkla  mücadele ediliyor? ‘Dil’ de bile kendisine yer bulamayan kavmin, ‘o kalp’lerdeki yeri neresidir acaba?

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS