Türkiye’de milliyetçilik neden yükselmiyor?
Baltık cumhuriyetlerine kadar bütün Avrupa’da ırkçılık yükselirken, ‘tehdit’e dayalı büyüme potansiyeli dışında o ırkçılıkla felsefî açıdan asla birbirine benzemeyen milliyetçilik, Türkiye’de neden yükselmiyor? Veya yükseliyorsa bu yükseliş siyasî tabloya neden yansımıyor?
Avrupa’nın bağrından doğan ‘ırkçılık’ son yıllarda farklı argümanlar kullanarak atağa geçmiş durumda... Müslümanlar ve göçmenler artık Avrupa’nın yeni Yahudileri ve Çingeneleri!.. Günümüz Avrupa’sında ırkçılık, anti-semitizmden değil, ‘İslâm karşıtlığı’ ve ‘yabancı düşmanlığı’ndan besleniyor... Önceleri işsizler veya dazlaklar gibi marjinal gruplar arasında görülen ırkçılık, bugün okumuş işsizlerden meslek sahibi olanlara kadar geniş kitlelerin desteklediği bir ideoloji olarak yaşlı kıtanın iktidar belirleyicisi veya ortağı konumuna yükseliyor... Ve o ırkçılık geçmişten farklı biçimde ‘biyolojik köken’e vurguyla paralel ‘çok kültürlülüğe isyan’ ve ‘Hıristiyan Avrupa kültürünün korunması’ ilkeleriyle hareket edip, birbiriyle dayanışma içine giriyor...
İslâm’ın ve yabancıların inanç ve kültürleriyle kıtayı asıl köklerinden koparmaya çalıştığı algısı, 11 Eylül saldırılarından sonra iyice pekişti... Ekonomik krizin etkisi, artan işsizlik ve sosyal ağlarda örgütlenme kolaylığı bir araya gelince, çeşitli ülkelerdeki ırkçı hareketler birbirlerinin ‘maya’sı oldular...
Son olarak Norveç’te yapılan seçimleri 23 yıl aradan sonra muhafazakâr sağ kazandı... İlginç olan, 77 kişinin katili ırkçı Breivik’in üye olduğu İlerleme Partisi’nin, o saldırıdan sonra düşen oylarını tekrar yükselişe geçirip yüzde 16’yla iktidar ortaklığı fırsatını yakalaması... Avrupa’da ‘sosyal demokrasinin kalesi’ sayılan İsveç’te seçim kampanyasında göçmen ve fakirleri hedef gösteren ‘İsveç Demokratları’ adlı radikal sağ partinin elde ettiği başarı ürkütücüydü...
Diğer ülkelerde de tablo iç açıcı değil... İsviçre’de ‘minare yasağı’yla gündeme gelen ırkçı Halk Partisi birinci parti... Danimarka’da İslâm’ı Avrupa’nın ‘terör dini’ ve ‘Avrupa’nın yeni vebası’ şeklinde aşağılamaya çalışan aşırı sağcı Halk Partisi 12,3 oy alabildi, en sert göçmen politikası yasalaştı... Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda Le Pen yüzde 18 oy topladı... Avusturya’da Haider’le çıkış yapan ve daha sonra ikiye bölünen ırkçı hareket toplamda büyük tehdit oluşturmayı sürdürüyor... Hollanda’da Wilders’in Özgürlükler Partisi, aşırı sağın ‘ırkçılık’tan daha çok ‘İslâm karşıtlığı’söylemine yönelmesinde etkili oldu, hükümetleri kuracak ve devirecek güce ulaştı... İtalya’da Lega Nord yüzde 10’un üzerini gördü... Yunanistan’da 2009 seçimlerinde sadece yüzde 0,29 oy alabilen Altın Şafak üç yıl sonraki seçimde yüzde 6,97’sini alarak 21 üyeyle parlamentoya girdi... Finlandiya’da ‘Gerçek Finliler’yüzde 4’den 19’a yükseldi... Bulgaristan’da Türk ve Roman düşmanlığı yapan ve Panslavizmi savunan Ataka parlamentoya 21 üye soktu...
Avrupa’da yükselen ırkçılığın tetikleyici unsurunu ‘gelecek korkusu’ oluşturuyor... Abartılmış ‘İslamofobi ve yabancı istilâsı’ ırkçı hareketlere güç veriyor ve onları Avrupa’nın 16 ülkesinde ya iktidar ortağı veya dışarıdan destekle iktidar tayin eden güce dönüştürebiliyor... Kıtanın ve özellikle ‘Hıristiyan kültürü’nün tehdit altında olduğu algısı güçlendikçe radikal sağ ve ırkçılık siyasî tabloyu değiştirecek kadar yükseliyor...
Ya Türkiye? Batı ülkelerine oranla ‘muharrik unsur’ açısından çok daha ‘verimli’ bir ülke... Hem işsizlik oranı daha yüksek, hem daha fakir, hem de üniter yapısı çok büyük bir tehdit altında... Benzeri yaşansa ırkçı dalganın bütün Avrupa’yı esir alması mümkünken, Türkiye’de bırakın ırkçılığı, milliyetçilik neden yükselmiyor?
Yarın devam edelim...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi