Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Sultanlar eğleniyor!

Sultanlar eğleniyor!

'Tefessüh' içeriden çürüme demek... AKP sonrası zengin muhafazakâr dönüşümü bundan daha iyi anlatan kelime olmasa gerek... 

'Beyaz'ın neyi varsa, yılların ezikliğini gidermek için kendilerinde de olsun istediler... Son iki yılda bir elin parmaklarından çok 'yaşam ve stil'i yönlendiren moda dergileri çıkardılar... Arap kralının kızına isim verir gibi dergilerine isimler buldular ama tüketim tipinde Batı'yı örnek aldılar... 

Zengin muhafazakâr erkeğin bermuda şortla gezebildiği, gözünün dört döndüğü dünyada, o katmandaki muhafazakâr kadına ise pahalı 'İslâmî moda' trendeleriyle ilgilenmek, diğer tekstil piyasasına göre uçuk seyreden tesettür piyasasına, eğlence ve dinlence dünyasına saplanmak kaldı... 

Geçenlerde bir ilân vardı... Harem Organizasyon vasıtasıyla 'Sosyal medya kadınları buluşuyor' diye... Sosyal medya kadınları dedikleri 'bizimkiler', yani modasever zengin muhafazakâr kadınlarımız!.. Toplaşma, dayanışma ve eğleşme yerimiz Sultanahmet Camii'nin avlusu değil tabii ki; işin doğası gereği Çırağan Sarayı!.. Sloganımız da devre, trende ve dahi öykündüğümüz karaktere pek uygun: "Sultanlara lâyık eşsiz eğlence!.."

Elbette burada 'eğleniyoruz' diye çuval yarışması, halat çekme, yoğurttan para bulma oyunları oynanmayacak!.. İçerik şöyle: Butik sahipleri konsepte uygun mini defileler düzenleyecekler... Tasarımcılar ve fenomenler hünerlerini sergileyecekler... Sosyal medyada birbirini takip eden kadınlar, el emeklerinden yemek tariflerine kadar takas edecekler, eğlenecekler... 

Yalnız bu tip muhafazakâr etkinliklerin mutlaka bir hayra bağlanması lâzım geldiğinden olsa gerek, sultanlara lâyık eşsiz eğlencemizin geliri de Kızılay vasıtasıyla Mısır'a bağışlanıyor... Bilet fiyatından, ağırlama, yeme, içme, ıksırma, tıksırma giderleri düşüldükten sonra geriye ne kalıyorsa, artık üçüne-beşine bakmadan, azımızın çoğa sayılması ümidiyle Mısır'daki din kardeşlerimize gönderilecek!.. Böylece vicdanlarımıza da Çırağan Sarayı'nın Boğaz'a bakan avlusundan temiz bir deniz havası çekmiş, rahatlatmış olacağız!.. 

Uzunca zamandır yozlaşmaya, şatafat merakına, artan iffetsizliğe, muhafazakâr şımarıklığa ve müslümanların duyarsızlığına dair isyan yazıları yazan Mehmet Şevket Eygi istediği kadar “Müzeyyen evler, müzeyyen sayfiyeler, müzeyyen binitler, mallar, mülkler, şatafatlar yüktür” desin, kokuşmuşluk artarak devam ediyor... 

Yıllarca 'öteki' muamelesi gören ve şimdi fırsatı yakalamışken, 'kayıp yıllar'ı o 'ötekiler'e benzeyerek telafi edeceğini zanneden bir kafa bu... Yılların birikimini ve ezikliğini atmak için o yoz dünyaya koşar adım ilerliyor... 'Öteki'nde ne varsa kendisinde de olacak... Öbürü 'beyaz'sa, bu 'beyazötesi' kesilecek... 'Sıradan' dindarların dünyasından sıyrılıp sınıf atlayacak, 'kapalı devre' hayata geçecek!.. Bütün bu değerlerden kopuşu erzak bahşederek veya 'küçük zuhuratlar'da bulunarak örtebildiğini zannedecek!..

Büyük şehirlerin kenarlarına ilişerek hayata tutunmaya çalışan ezik yığınların öfkesi bu iktidarın vücut bulmasında en önemli etkenlerden birisi olmuştu... O eziklerin dünyaya ait hâllerinde büyük bir değişiklik yok... Yine yoksullar ve işin kötü tarafı çaresizler... Ama bu dönem farklı bir sınıfı doğurdu: Yeni zengin, şımarık, değerlerinden kopuk, içşelleştirmeye çalıştığı neo-elitizmi yüzüne gözüne bulaştıran, parayı afyon gibi kullandığını fark etmeyen muhafazakâr krem tabakası!.. 

'Öteki'ne benzeme, hatta geçme telâşıyla dünyalıklarını ne yapacağını şaşırmış nevzuhur klan!.. İşte bunun adı tefessüh, yani içten çürüme... Bunlara Warner Bros stüdyoları gibi içinde dolaşırken terapiye yarayan, kendilerini farklı hissedecekleri 'stüdyo yaşam alanları' kurmak lâzım, çakma Nişantaşı veya çakma Etiler gibi... Fazlaca olan boş vakitlerini oralarda geçirseler, belki daha da mutlu olurlar, kim bilir?

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS