Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Fazla zekâ cildi bozar!

Fazla zekâ cildi bozar!



Kaynağı Uruguay mı, yoksa Papua Yeni Gine mi bilemediğim bir atasözü der ki  “Tilki ne kadar kurnaz olursa olsun, avcı da o kadar iz bilir...”  Yani yemezler!.. Sonunda paçayı ele verirsin!.. Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı!.. Elimizde megafonla sana sesleniyoruz: Bu tuttuğun yol, yol değil!.. Etrafın çevrildi, bir an önce ‘adalet’e teslim ol, özeleştirini ver ve giyotinin altına boynunu uzat!.. 
Bilmem kaç dönemdir belediye başkanı olsan da sen zaten sabıkalıydın, gözünün üzerinde kaş vardı, üstelik iki gözünün de... Bir de ilân verirsin, ironi mironi yaparsın!.. Yer miyiz biz o ironiyi? Anlayıp anlamamamız önemli değil, Temel gibi ‘her ihtimale karşı’vururuz anasını satayım!.. 
Demek bunca yıl kendini gizledin? Aslında örgütün ‘şehir yapılanması’nda görevliydin ha!.. Buraya kadarmış, artık deşifre oldun!.. Bundan sonra yakayı kurtarabilirsen gideceğin yer ‘dağ kadrosu’dur!.. 
 

***
 

Muğla Fethiye’de halkla ilişkiler ve propaganda açısından son derece başarılı ve üstün zekâ örneğiyle hazırlanmış Kurban Bayramı ilânları parti ortalamasının çok çok üzerinde oy oranlarıyla sürekli seçilen bir belediye başkanını ipe götürdü... ‘Muhalif’sicili dolayısıyla zaten açığı aranan Saatcı’da bula bula bu açığı buldular... Daha komiği bulunabilir miydi? Çalışınca elbette olurdu, nazar etmemek lâzımdı!.. 
Kim ne yapıyor, kim kendi ayağına sıkıyor, kim adaletsizliği ‘resmi ideloji’ hâline getirerek imparatorluğunu pekiştiriyor diye anlamak için şu iki fotoğrafı karşılaştıralım: Yine bir ilân meselesi... Üstelik iktidara kredisi son derece yüksek Akit’ten alıyoruz bu bilgiyi... 
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi akademik eleman almak için 9 Ekim’de ilân veriyor, tıpkı Ağustos ayında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde yaşanan skandal gibi... Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne alınacak yardımcı doçentte ‘doktorasını 18. yüzyıl şairi Asaf ve divanı üzerine yapmış olmak’ şartı aranıyor... Tesadüf ki, bu başlıkta doktora çalışması yapan bir ikinci kişi yok!.. ‘Adrese teslim kadro’ yani!.. Matematik bölümüne alınacak yardımcı doçente aranan şart ise ‘Populasyon denge denklemi ve kısmi diferansiyel denklemlerin meromorfik çözümleri üzerine çalışmalar yapmış olmak’ !.. Bir de Veterinerlik Fakültesi’ne yardımcı doçent alınacak ama onun da ‘kanatlı hayvan ıslahı konusunda çok özellikli BLUP yöntemiyle seleksiyon çalışmaları yapmış’ olması gerekiyor!.. Zaten memleketin neredeyse yarısı bu konularda akademik çalışma yaptığı için problem yok!.. 
Alınacak akademik personelin böylesine ’spesifik’ özellikleri yerine doğrudan isimlerini yazsalar çok daha asil ve dürüstçe davranmış olacaklar... Ama bu bunların yoğurt yeyişi; üstüne bir su bardağı bilimsel özerklik, iki kaşık ahbap-çavuş ilişkisi, bir tutam klan dayanışması, iki çay kaşığı çakma adalet!.. 
 

***
 

Bu örnekler farkı iyi anlatıyor mu acaba? İki ilân, iki sonuç!.. Birileri nasıl kadrolaşıyor, birileri de yetişmiş kadrolarını nasıl biçiyor? Bir yanda çoklukları yetmiyormuş gibi daha da çoğalmak ve güçlerini pekiştirmek için pervasızca davrananlar, diğer yanda sınırlı ‘başarı örnekleri’ni yok etmekten bıkmayanlar!.. 
Türkiye’de yaşanan ’paketli’ ihaneti en vurucu şekilde ifade etmenin zekice ve akılda kalıcı şekilde yolunu bulan bir belediye başkanı sanki o ihanetin parçasıymışçasına cezalandırılıyor... Zekâ gerçekten problem!.. Zekilik son derece riskli!.. ‘Fikirde hür, emirde robot’ olacaksın, yuvarlanıp gideceksin!.. Tabii bu arada ‘emirde robot’ olduktan sonra ‘fikirde hür’ olmanın ne işe yaradığını, şifa niyetine nereye sürülmesi gerektiğini merak bile etmeyeceksin!.. 
Tıpkı böbrek veya karaciğer nakli gibi, zekâ nakli de yapılabiliyor mu acaba? Zira fazla zekâ, hem cildi, hem de siyasî kariyeri bozabiliyor!..

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS