
Vatan değil süreç sağ olsun!
Çıkaracağımız suyu Kızılderililer içecekmiş... Çünkü ABD, Oregon’da beş bin kişiye yetecek su tesislerinin kuruluşunu Türkiye üstlenmiş... Ama hizmetlerimiz bununla sınırlı değilmiş... Kongo’da pigmeleri bulmuşuz, onlara da yardım malzemesi gönderiyormuşuz... Başbakan partisinin son grup toplantısında milliyetçiliğe sözle değil, yaptıklarıyla katkılarını anlatınca öğrenmiş olduk bunları...
Eh Kızılderiliydi, pigmeydi, olmadı aborjindi, Eskimoydu derken, bizim teröristleri ihmal etmemiz ‘global yardımsever şahsiyetimiz’e yakışmazdı... Acı haber önceki gün geldi... Belediyeye ait araçla PKK’nın Cudi kampına yemek taşıyan ekip uçuruma yuvarlanmış... Kazada iki belediye çalışanıyla, kılavuzluk yapan iki PKK’lı ölmüş... Kumanyanın gecikmesinden işkillenen örgüt mensupları arabayı uçurumun dibinde bulmuşlar ve teröristlerin cesetlerini oradan almışlar... Belediyecilerin cesetlerini kaza mahallinden çıkarmak jandarmaya kalmış...
Keşke Başbakan Erdoğan grup toplantısında Afrika’nın balta girmemiş ormanlarındaki pigmelere ve binlerce mil uzaklıktaki Kızılderililere yardımdan söz ederken burnumuzun dibindeki ‘ailemizin teröristleri’ne giden sıcak yemeklerden ve mevyelerden de bahsetseydi!.. Ne de olsa belediye, bütçeden payını alan bir kamu kuruluşu ve kendisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı... Eğer bu yardımseverlikten bir sevap hasıl olacaksa, kendisine de düşer elbette!.. Kendisi bu konuyu gündeme getirseydi, grup toplantısına katılanlar da ‘Şehiden me namırın’ filan diye seslenselerdi günün anlamı ve önemine binaen harika bir jest olurdu!..
Zaten süreç ancak böyle yürür!.. Karşılıklı fedakârlık gerektirir!.. Onlar ‘Kürdistan’ bayrağı açacaklar, siz de o kritik eşiği atlayıp, omuzunuzdaki apoletle ‘Kürdistan’a selâm yollayacaksınız!.. Ama bunlar yetmez!.. Öyle Yozgat mitinginde milliyetçilik anlatırken “Orhun abidelerine giden yolu da biz yaptırdık” demekle olmaz bu iş!.. Eşit davranmanız, bunun için de ilgili belediyelerimizle PKK kampları arasındaki yolları dubleye çevirmek sizin göreviniz olmalı!.. Böylelikle hem kamu görevlileri ve eşlik eden teröristlerin yol konforu sağlanmış, hem de daha hızlı gidileceği için yemekler soğumadan ‘muhtaçlar’a ulaştırılmış olur!..
Yaygaracılara aldırış etmemek lâzım... Art niyetlilerce istismar edilen üç-beş şehit ailesinin acılarını anlamak ama hayat boyu bu acıların devleti yönlendirmesine, ‘küresel güç’lüğe doğru yürüyüşüne engel çıkarmasına izin vermemek gerekir!.. Eşkıya yolları mı kesiyor, ‘münferit olay’ dersiniz!.. Adam mı kaçırıyor, şantaj mı yapıyor, ‘Örgüt içindeki marjinal provokatörlerin işi’ deterjanını dökersiniz!.. Karakol veya baraj inşaatlarının şantiyelerini basıp araçlarını mı yakıyor, malum havalar soğudu, ısınmak için yaptıklarına yorarsınız!.. ‘Meşe ağacı’nın dallarını mı tavsiye ediyor, tebessümle kabul edip, afiyetle hazmedersiniz!.. Devletinize ve tarihinize mi hakaret ediyor, ‘kardeşlik gözyaşları’ döke döke dinlersiniz!..
Süreç uğruna katlandığınız bu fedakârlıklar sizi tribünler önünde çok zora düşürüyorsa, sarılırsınız yine ‘paranın ipi’ne... Bugüne kadar terörle mücadeleye harcanan parayı sanki boş yere, bir hiç uğruna harcanmış gibi abarta abarta sunarsınız... Bu paranın aslında halkın refahından kaçırılan para olduğunu ve artık o halkın cebine döneceğini aktarır, konuyu ‘tamamen duygusal’ boyuta çekersiniz!.. PKK olunca ‘sindirilmiş kıtalar’ gibi davranan ama ‘millî direnç’ söz konusuysa derhal ‘bindirilmiş kıtalar’a dönen bütün ‘medyatik güçler’inizle abanırsınız... Millî birliği atomize ettikçe, bunun aslında tarihte olduğu gibi büyük devletliğin bir delili olduğunu kasarsınız... O devletin nasıl sonlandığı sizi hiç ırgalamaz... Daralırsanız yine ‘para’yı hatırlatır, bu paraların halkın cebine dönme ümidini taze tutarsınız...
Dağlarda silahıyla bekleyen teröriste kamu bütçesinden yemek göndermek herhalde sadece Türkiye’de yaşanan bir durumdur... Devletin istihbarat birimleri, devletin bir belediyesinden bu ‘hizmet’in verildiğini bilmiyorsa bu bir skandaldır... Şayet biliniyordu da gereği yapılmamışsa, bunu ‘skandal’ kelimesi ifade etmekte aciz kalır...
Şivan Perver’le aynı fotoğraf karesine girebilmek için onun omuz başına heyecanla kafa uzatan İçişleri Bakanı, bakalım ne yapacak şimdi? Müfettişler ilgili belediyeye gitti mi, sonuçları ne olacak takip edeceğiz... Ümitli miyim? Kesinlikle hayır!.. Suç, ölen belediyecilerin üzerine yıkılır gider belki de...
Vatan değil, süreç sağ olsun!.. Yemeklerimiz afiyet olsun!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi