Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Beraber yaşayabilecek miyiz?

Beraber yaşayabilecek miyiz?



Hayır Kürtleri değil, liberallik ve İslâmcılık adına açılıma lojistik sağlayanları kastediyorum... Farzedelim ki, siyasî iktidarın içine düştüğü fantazi uğruna bölündük... Acaba geri kalan kısımda beraber yaşayabilecek miyiz? Bizim gibi bu gidişatın felaket olduğunu öne sürenlerle, “Rahat olun, bu proje birlik projesi, hiç bir tehlike yok”  diye diye toplumu hazır hâle getirmeye çalışanlar böyle bir bölünmeden sonra aynı şehirlerde, aynı caddelerde, aynı sokaklarda sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi davranabilecekler mi? 
Bu bir risk... Medyada sevindirik olmuşçasına açılım pazarlayan ‘profesyonel hocalar’ ‘kan’dan olmasa da ’yan’dan beslenen ‘gamsız liberal’ gazeteciler için bir kumar... Bir türlü isim tutturamamışlardı bu projeye; ‘açılım’, olmadı ‘demokratikleşme’, yemedi ‘millî birlik’ ve sonunda ‘çözüm’gibi... Hiç öyle bir emare yok ama diyelim ki tuttu... Sanki sözkonusu liberal ve uyurgezer İslâmcıların derdi buymuş gibi, PKK silâhları gerçekten bıraktı, devlete teslim oldu, adaletin hükmüne rıza gösterdi, otuz yıllık kangren son buldu, normalleşme dönemi başladı... Bu hepimizi memnun eder elbette... Devletin öldürmek veya öldülmeye karşı korunmak zorunda kalmadığı bir düzeni kim istemez? Aynı bayrak altında yaşamaya devam ederiz... 
Ama ya aksi olursa? Bu sorunun artık zamanıdır... Evet ya aksi olursa ve onların bütün bu kampanyaları bir bölünmeyle 
sonuçlanırsa, bırakın aynı bayrağı, aynı gökyüzü altında problemsiz yaşayabilir miyiz? Artık onlar için hiçbir şey kolay 
olmayacak, çünkü geri kalan parçada ‘böldürenler’ ve ‘direnenler’ olarak başbaşa kalacağız!.. Sahi bu tabloda sosyal barışı nasıl koruyacağız? Sanki yıkılmaz ve ölümsüz gördükleri bu düzenden güç bularak, o riski hiç hesaplamayanlar iyi düşünmek durumundalar... 
Hem dünyanın diğer bölgelerinde hem de bu topraklarda nice kibir imparatorlukları yerle bir oldu... Hiç bir düzen, hiç bir statüko kendine ömür biçemedi, ummadığı anda yere serildi... O güç sarhoşluğu içinde yıkılmaz zannına kapılmış düzenlerin çocukları sahipsiz kaldı, sahip çıkacaklarını umdukları ’kralcık’lar kendi dertlerine düştüler... Her bir yıkılış ‘beşerî kıyamet’ti; kimsenin kimseye, babanın oğula, kocanın eşine sahip çıkmayı aklından bile geçiremediği o büyük gün gibi... Yani klasik karakter gereği, o yumuşak bilek hareketiyle kıvırıp, bu faciada hiç payı yokmuşçasına, dönemin muktedirlerine ilk taşı fırlatacak olmak bile yetmeyecek hiç kimseye...
Artık teknoloji sayesinde herkesin ‘dünyevî amel defterleri’ortada... Kimse ellerindeki kiri gizleyemeyecek... Bu ülke bölünürken, kim hangi televizyonda, hangi gazetede, hangi mahfilde, hangi dağdan şehire postacılık yapmışsa bir bir ortada 
zaten... Bölünmezsek mesele yok... Hz. Ali’in inkârcıya  “Ya varsa?”  diye sorduğu şekilde soralım yine de: Ya bölünürsek?
Hadi bunların ütopyalarına veya ihanetlerine kapılalım!.. Yolumuz kesilip kimlik sorulduğunda teröriste “Buyur paşam” diyerek uslu uslu kimliğimizi uzatalım!.. Terör örgütünün kuruluş yıldönümlerindeki törenlere katılıp,  “Nice yıllara” temennisinde bulunalım!.. Teröristlerin paralel yapılanmalarını ‘yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’ çerçevesinde hayra yoralım, topladığı haraca ‘vergi’ statüsü kazandıralım, şehirlerde kurduğu mahkemeleri ‘adaletin yükünü hafifletmek’ adına olgunlukla karşılayalım!.. Belediye bütçelerine teröristler için ayrıca ‘sıcak yemek’ payı ilâve edelim!.. Karakol ve baraj inşaatlarını onların hatırına durduralım!.. ‘Kötü teröristler’ tehdit savurmaya devam ederken, ‘iyi terörist’ in devreye girerek bize her defasında yeni adımlar için bir kaç ay daha süre bahşetmesini minnetle karşılayalım!.. Yani kendimizi kasmayalım, ‘larç’ laşalım, gevşeyelim, özetle angutça davranalım!..
Kabul etmesek de süreç böyle devam ediyor zaten... Yani asayiş berkemal!.. Sağduyu hâkim, taraflar olgunluk içinde!.. ‘Kan’dan beslenenleri anladık da, ‘yan’dan beslenen liberallerle, ‘can’dan beslenen bir kısım İslâmcıların o soruyu kendilerine sormalarında büyük fayda var: Türkiye bölünürse, geri kalan parçada, hiçbir şey olmamış gibi davranıp, ortalıktaki parmak izlerimize rağmen pişkin pişkin beraberce yaşayabilir miyiz?


 


Bu bir risk!.. Yüzde bir bile ihtimal olsa, Türkiye toprakları bölünürse, şimdi televizyonlarda, gazetelerde ve ‘lejyoner’ strateji kuruluşlarında akademik ve meslekî kariyelerini ‘devrana sebil edenler’ bu riski de bir tarafa not etmek durumundalar... Ne olur, ne olmaz!..

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS