Sömürgeci de yol yapar!
İşgalciler de yollar, tüneller, barajlar, limanlar, gösterişli binalar yaparlar... Dünya sömürgecilik tarihi bunun örnekleriyle doludur... Eğer bunlar tek başına ‘halka hizmet’in göstergesi olsaydı, İtalyanların Libya’da, Fransızların Cezayir ve Tunus’ta, İngilizlerin Hindistan’da, Amerikalıların dünyanın her yerinde, Çarlık Rusyasının Doğu Karadeniz ve Kars’ta aslında halka hizmet ettiklerini kabul etmemiz gerekirdi!..
20. Yüzyılın ilk yarısında işgalci İtalyanlar Libya’da 2 milyar dolardan fazla para harcadılar... Sömürgeci amaçları uğruna bin kilometreden fazla asfalt yol yaptılar, tarımın geliştirilmesini sağladılar... İngilizlerin Hindistan’daki ‘imar’ faaliyetleri çok daha fazlaydı... Madenlerden limanlara inen kara ve demir yollarıyla birlikte yönetim tekniklerini hayata geçirecek büyük binalar inşa ettiler... Fransızların Kuzey Afrika aşkı da diğerlerinden aşağı değildi... Askerî işgal yönetimi altyapı, imar ve kültür işlerini doğrudan üzerine almıştı... Yıllar sonra Cezayir ve Tunus’u soyları kıra kıra terk edecekler ama o topraklarda iştahı kesilmeyen sömürgeci ruhlarını bırakacaklardı...
Eğer yolu ‘fetiş’ sayarsak, kabul edelim, Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali Doğu Karadeniz’in ilk sahil yoluna kavuşmasını sağladı... O yolların inşasında yerli halk zorla çalıştırılmış, bu yol Rusların asker ve silah sevkiyatının bir mecburiyeti olsa da sonuçta bir yol ortaya çıkmıştı!..
Zaman zaman ülkemizde “Bizim milliyetçiliğimiz hizmete dayanmaktadır” diyerek, yolları, tünelleri, hızlı trenleri, barajları gösterenleri görüyoruz... Öyle ya milliyetçilik ‘madde’ boyutundan ibaret bir kavram!.. Bir ‘parite’si vardı, o da çimentoydu, harçtı, demirdi!.. Hizmetinizin boyunu, inşa ettiğiniz yolların boyuyla gösterebilirdiniz ancak!..
Bu iktidarın yaptığı duble yollar, açtığı tüneller, hizmete giren hızlı trenler önemli mi? Elbette önemli... Hem halkın hayat kalitesine katkıda bulunmuş, hem de nakliye ve zamanın verimli kullanılmasıyla ilgili avantajlar sağlamıştır... Bunlar bir ‘bağış’ değil, modern devletin yerine getirmesi gereken sorumluluklardı... Zaten kamu kaynakları kullanılarak yapılmıştı... Bunları sömürgeci devletlerin karanlık sicilleriyle beraber zikretmemizin sebebi, Türkiye’de de bu tür imar faaliyetlerinin aynı amaçla yapıldığını çağrıştırmak değil... Sadece bu alanda sınırlı kalmanın ‘milliyetçiliğin ta kendisi’ gibi sunulmasına itirazdır...
Önemli olan zihinlerin inşasıdır... Nesillerin sağlığı, milletlerin ve devletlerin devamlılığı açısından bakıldığında, gelişen teknolojinin evlere neyi taşıdığı o teknolojinin kendisinden daha hayatîdir... Kültürü aşındıran bir teknolojinin hızı, telafisi olmayan millî kayıplarımızdan daha önemli olabilir mi? Son onbir yılda daha erdemli bir siyasî hayat, daha adaletli bir düzen, bir arada yaşama iradesi daha da pekişmiş bir toplum söz konusu olmuş mudur? İşte cesaret edebiliyorsanız ‘hizmet’i burada ölçeceksiniz... Toplumun kılcal damarlarına doğru neyi taşıdığınız, ‘araç’tan önce gelmez mi?
Yolun veya tünelin uzunluğunu ölçebilirsiniz; metre ve katlarıyla... Ya yolsuzluğunun veya adaletsizliğin ölçü birimi nedir; metre mi, kilo mu, fersah mı, okka mı? Millete hizmeti herhâlde önce burada test etmek gerekiyor... İnsanları bir arada tutan değerler yıprandıkça, o insanlar arasındaki zihnî mesafeler açıldıkça, şehirleri ve insanları hızı artıran araçlarla birbirlerine fiziken yaklaştırmanın ne anlamı kalacak ki yitip giden ve geri gelmeyecek olanların yanında?
Düşünebiliyor musunuz, bugün Libya’nın Bingazi şehrinde İtalyan işgalinin 100. yıldönümü kutlanıyor!.. İtalya Savunma Bakanı’nın ‘huzur’unda gerçekleşen törende konuşma yapan Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Abdülcelil, İtalyan sömürgeciliğini öve öve bitiremiyor... Libya’nın kolonyalizm döneminde kalkındığını, günümüzde bile ayakta duran binalar inşa ettiklerini, Libya halkının bunu takdir ettiğini, Kaddafi’nin kolonyalizm döneminin tersine davrandığını, ülkenin zenginliklerini halkı için kullanmadığını söyleyebiliyor...
Hangisi daha tehlikeli, daha az yol ve az gelişmişlik mi, yoksa böyle kafalar tarafından yönetiliyor olmak mı? ‘Ailesinin sömürgecisi’nin takdirini kazanmak için Ömer Muhtar’ın bağımsızlık mücadelesini bir çırpıda silen millî benlikten yoksun karakter hangi gelişmişliği, hangi hizmeti sembolize edebilir acaba?
Tekrar edelim o zaman: İşgalciler de yollar, tüneller, barajlar, limanlar, gösterişli binalar yaparlar... Ama ‘millete hizmet’in tek göstergesi asla bu örnekler olamaz...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi