Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > “Sıvış de sıvışalım, kırış de kırışalım”

Sıvış de sıvışalım, kırış de kırışalım”


 


‘Vur de vuralım, öl de ölelim’den aparıldığı bir çırpıda anlaşılsa da ‘İn de inelim, gir de girelim’ pankartı heyecan vericiydi!.. Kendilerini daha önce Conk Bayırı’ndan, Trablusgarp’tan, Cudi’den, Gabar’dan ve bilumum cenk meydanlarından görmeye âşina olduğumuz bu muharip sınıfın kararlılığı gerçekten göz yaşartıcıydı!.. Sanırım evlerinde zor zaptedilen milyonların ‘Amerikan Doları olmayan’ cinsleriydi bunlar!..


İcap ettiğinde ‘sahaya ineriz’ makamından seslenseler de pek ortalıkta gözükmezler aslında… ‘Doğal yaşam alanları’ daha doğrusu sahne aldıkları yerler genellikle havaalanlarıdır!.. Devletlû dönüşlerinde havaalanlarında fotosentez yaparlar!.. Bazen rollerini abartıp, kefen filan giydikleri de olur!..


Onlara tavsiyem, bırakın bu ‘yükte ağır, pahada hafif’ işleri… İmam-hatip işine girin, imam-hatip işine!.. Çok kârlı!.. Oflu Hoca’nın “Kurban derilerini fırıncı Temel’e bırakın” dediği gibi de değil!.. Daha sistematik, daha garantili, daha bereketli!.. İmam-hatibin gerçekten olması da gerekmiyor üstelik!.. Sadece basılınca ‘ne verirsen elinle, o gelir seninle’ edebiyatı yapıyorsun!.. Maliyet sıfır neredeyse!..


Paranın kaydı sorulursa ‘komplo’ diyorsun!.. Savcı sorguda TC kimlik numaranı bile sorsa “Bu ülkeye tuzak” cevabını veriyorsun!.. Savcı, hiddetlenip “Yahu bu milyonlarca Amerikan doları niye evinde?” diye bastırırsa, hiç oralı olmuyorsun, İsrail’den girip Meksika’dan çıkıyorsun, ne yapıp edip lâfı bir türlü konuya getirmiyorsun!..


“Delilleri karartma, paraları sarartma, yüzleri kızartma vs” türünden boş lâkırdılara aldırış etmemek lâzım!.. Devir artık taşralı orta sınıfın elitist İstanbul sermayesine karşı tevekkülle ayakta kalmaya çalışma devri değil… Devir, ‘kunduzî havuzu’na kova daldırmasıyla şöhret bulmuş dolandırıcılar kralı Raki’yi bile çırak çıkaracak biçimde ‘kamu havuzu’nu dibine kadar hortumlama devri!.. Öyle kuru bakla ticaretiyle, kebapçı dükkânıyla, kanepe imalâtıyla bu rekabetin hakkı verilemez!.. Hem elitist İstanbul sermayesiyle, hem de global hasımlarla mücadelenin şartları neyse yerine getirilmelidir!..


Zaten ‘dinî altyapı’ hemen hemen tamam!.. “Bu kadronun yerine koyacağınız daha iyi bir kadro yoksa yaptıklarına göz yumulması mübahtır” anlamında fetva veren ‘umera uşağı’ sözüm ona ‘ulema’, işi kitabına uydurma sırasına girmiş durumda!.. Bu tip sosyal hastalıkları kurumsallaştırdığı için tarihte helâk olan kavimleri hatırlatacak izzet sahipleri birer birer tükeniyor… İşgüzarlık yapıp, Cuma hutbelerine gündemi taşıyan, çözümden, açılımdan, rutin zamanlarda ağaçtan, kuştan, böcekten bahseden ‘resmî dinî otoritemiz’ ise önümüzdeki Cuma hutbesine hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin İslâm’daki karşılığını taşısın da görelim!.. Tam yeri gelmişken, hırsızlık yapan kızı bile olsa ne ceza vereceğini buyuran Peygamber Efendimizden bu hafta bahsetsin de duyalım!..


Elbette mümkün değil!.. Ne yaparlarsa yapsınlar, abdestleri bir türlü bozulmayanlar için artık mıntıka tertemiz, arazi alabildiğine mümbit!.. Yarışma programında cevabı ‘yiyici’ olan soruya tahammül edemeyip, programı yayından kaldıran/kaldırtan irade hutbeden ‘yolsuz’un huzurunu kaçıracak ‘dokunuşlar’a hiç katlanabilir mi? Zamanlamanın hesabını sormaz mı?


Bence bizim en büyük eksiğimiz bu sahada ‘ombudsman’ hesabı bir karar verici ve düzenleyicimizin  olmayışı… Yargıtay’ımız var, Danıştay’ımız var, Sayıştay’ımız var ama neden bir Kırıştay’ımız yok? Şu anda her şey ‘kardeşçe’ gidiyor ama bu mal, mülk, para, ganimet tarihte hep fitne sebebi olmuş, kırışmayı beceremeyen kardeşleri biribirilerine düşürmüştür… O yüzde yapılması gereken, bir boşluk bırakmadan, bu sahada Kırıştay Başkanlığı adı altında bir ihtisas kurumu oluşturmak ve tokatçı, yağmacı, yolsuz ve rüşvetçi arasında çıkabilecek hukukî problemlerde adaleti sağlayacak ve kararları kesin olacak ‘hakem kurum’ ihdas etmektir!.. Meselâ vatandaş, büyükçe bir imar işi için ilgili belediyenin makam sahiplerine aracı vasıtasıyla parayı indiriyor… Fakat aradaki zincirden bir halka problem yapınca hem iş olmuyor, hem de para heba oluyor… Mevcut mahkemelere de gidemeyecek olan bu durumdaki ‘mağdur vatandaş’ hakkını nerede arayacak? İşte bu tip durumlar için Kırıştay Başkanlığı tek çözümdür!..


Girişe de şöyle bir vecize yakışır doğrusu: “Sıvış de sıvışalım, kırış de kırışalım!”



Yorumlar

bir ülkücü

sayın 40ambar ; memlekette sistemden önce İNSANLAR ÇÖKMÜŞ. siz nasıl ve ne şartlarda yaşıyorsunuz bilmiyorum ama DIŞARILARDA / BİZİM BURALARDA , durumlar pek bir vahim. NORMAL KALABİLMEK bile çok çok zorlaşmış durumda. birşeyleri tesbit etmek iyi güzel faydalı tabiki. de nöröceğiz başkanım onu diyiverin artık. YETTİ GARİ. İNSANLIK BAROMETRESİNDE EKSİ 40 larda yaşıyoruz. çıkış yolu yok mu ? emin olun İLKELİ SOSYAL DEMOKRATLAR la sadece iletişim koruyabiliyorum son zamanlarda. o da BELLİ ORANDA. muhafazakar milliyetçi dünya NERELERE GİTTİ. BULAMIYORUM KİMSELERİ. BİR MANİFESTO FALAN YAYINLASANIZ ismet özel vari. EY İNSANLIK DÜŞÜN PEŞİME DİYECEK KİMSE KALMADIMI YOKSA. hiç kimse yoksa, NE DE OLSA ESKİ TOPRAKTIR BAHÇELİYE söyleyin, sizlerle bizler le beraber yeni bir anlayışla O DÜŞSÜN İNSANLARIN ÖNÜNE. İLK HEDEFLER BİLDİRGESİ GİBİ BİR DEKLERASYON YAYINLASIN YANINA YÖNÜNE TOPLAŞALIM YETTİ GAYRİ DİYELİM. BİZ VARIZ DİYELİM. İLKE DİYELİM, HUZUR DİYELİM, DÜRÜSTLÜK DİYELİM. İYİLİK DİYELİM. SAMİMİYET DİYELİM. YOKSA GİDİŞ GİDİŞ DEĞİL. BOĞULUYORUZ, NEFES ALAMIYORUZ. GARİBAN VATANDAŞ NE ETSİN.

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS