Büyü bozuldu
Semdinli’deki Umut Kitabevi’nde meydana gelen patlamadan sonra, olayın sorumlusu olduğu iddiasıyla Astsubay Ali Kaya gözaltına alınmıştı... Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, kendisine sorulan bir soru üzerine Ali Kaya için “Tanırım, iyi çocuktur” ifadesini kullanmıştı... Bu sözler üzerine kıyamet kopmuş, Büyükanıt’ın yargıyı etkilemeye çalıştığı öne sürülmüş, kimi yorumlarda daha da ileri gidilerek, iş ‘organizasyon’a ve ‘derin devlet çetesi’ isnadına kadar vardırılmıştı...
Şimdi ‘hukuk’ açısından bir mukayese yapalım: Başbakan Tayyip Erdoğan, Pakistan’dan Ankara’ya dönerken, uçakta gazetecilerin sorularını cevaplıyor... Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın dürüstlüğünden şüphesi olmadığını, olsa olsa ‘saf’lığının kurbanı olabileceğini, Reza Zarrab’ın ise ülkeye katkıları bulunan bir ‘hayırsever’ olduğunu söylüyor... Eğer Yaşar Büyükanıt’ın o dönem sarf ettiği sözler ‘yargıya müdahale’yse, bugün Başbakan’ın yani yürütmenin başının, yani Adalet Bakanı’nın da patronunun sözlerini hangi kategoride değerlendireceğiz? Üstelik Büyükanıt o noktada kalmıştı... Oysa Başbakan taraf ve ‘yönlendirme’nin içinde...
Tayyip Erdoğan daha mahkeme aşamasına geçilmemiş ve iddianame ortaya çıkmamışken savunmaya başlamış durumda... Makbuz olup olmadığını bilmediği hâlde Aslan’ın evinde bulunan paranın bankayla ilişkilendirilmesinin ‘vatana ihanet’ olduğuna hâkimden evvel hükmetti bile!.. Zarrab’ın, AB ofisindeki Egemen Bağış’ın yanına çantayla girip, çantasız çıkmasına ise “Ne biliyorsunuz çantada olanları, belki de kitap vardı” gibi savunma gayretine düşmüş durumda... Zaten Zarrab’ın altın ticareti yetmeyince nafakayı temin gayretiyle ek iş olarak çantayla kitap pazarlama işine girdiği kamuoyunca biliniyordu!..
Bundan sonraki mücadele ‘Yeni Türkiye’nin istiklâl mücadelesi’ olacakmış!.. ‘Ne yaptıysak, Başbakan’ın talimatlarıyla yaptık’ diyenlerin sayısı arttıkça bu ‘istiklâl mücadelesi’nin tarafları da değişecek... İçine düşülen fecaate böyle koca koca isimler bularak, konuyu ‘mukaddes savunma’ alanında tutma gayreti aslında anlaşılabilir bir durum... Ama kurtulmaya yeter mi, işte orası şüpheli... Yürütme, yargı ve emniyet ilişkileri açısından muz cumhuriyetlerine ‘kurban olası’ bir noktaya sürüklenip, dünyada diktayla yönetilen ülkelerde bile alay konusu hâline gelmişken, bu statüyü ‘hiçbir şey olmamış’ gibi daha ileriye taşımanın mümkün olmadığı açıkça görülüyor...
Ne yapılırsa yapılsın, o tılsım, kendilerini koruyan o ‘şerbet’ bozuldu... Rakiplerini ‘savunma’ pozisyonunda tutmak için sürekli tek partili, karneli, koalisyonlu yıllara göndermede bulunarak mevcudun iyiliğini göstermeye çalışan bir yönetme tekniği artık bitmiştir ve şimdi kendisi o ‘savunma’pozisyonuna savrulmuştur... Bu da ‘sürdürülebilir’bir yöntem değildir, en başarılısı ancak erimeyi yavaşlatabilir, asla durduramaz... Yani bir Başbakan, evde çıkan paralarla ilgili ‘Senin milletvekilinin evinden de çıkmıştı ya “ noktasına, yani bu sözlerinin ‘birbirimizden farkımız yok’ şeklinde yorumlanacağını artık ayıramayacak hâle gelmişse durum gerçekten vahim demektir...
Bu arada bir hakkı teslim edelim... Kabine revizyonunda koltuğunu kaybedenlerden birisi Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün oldu... Ergün uzunca bir dönem bakanlık yapmasına rağmen adı olumsuzluklarla gündeme gelen bir bakan hiç olmadı... Veda töreninde verdiği ‘servet, şehvet ve şöhret tutkusunun insanları yoldan çıkaracağı’na dair mesajı adrese teslimdi!..
Zaman zaman yaptığı hatalara rağmen İdris Naim Şahin’i savunan üç yazı yazmıştım... Fazla göz önünde olmayan Nihat Ergün’ü de farklı görmüş, ısınmıştım... Sebebi bir dostumun anlattıklarıydı... Ergün’ün kızının, dershane çıkışında gece gece evine otobüsle gittiğini, aynı mahallede oturdukları için buna defalarca şahit olduğunu söylemişti... Batı’da olsa bu sıradan bir durumdu ama genel müdürlerin bile makam arabalarını ailelerinin özel işlerine tahsis ettiği bir ülkede, elbette bu fark önemliydi... Bakan çocuklarının milyonlarca dolarlık kamu ihalelerindeki belirleyiciliğinin konuşulduğu, gemilerinin, tersanelerinin ayağa düştüğü, onları korumak için yönetmeliklerin değiştirildiği bir ülkede bir başka bakanın kız çocuğu gece vakti evine belediye otobüsüyle gidiyorsa, o bakan ve ailesi ancak tebrik edilir... Egemen Bağış’ın yollandığı bir revizyonda gitmesi onun adına değil, onu alan adına bir talihsizlik!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi