Başbakan’ın ‘hayırseverler’ini yedirmeyiz!
Servet Avcı
Aİsmi Rıza Sarraf mı yoksa Reza Zarrab mı tam olarak bilemediğimiz ama Başbakan Erdoğan sayesinde ‘hayırsever’ olduğunu çok iyi bildiğimiz kişinin ‘saf’ genel müdürle diyalogları soruşturma dosyasından dışarıya sızdıkça müteşebbisliğin nasıl olabileceğini öğreniyoruz!..
Adam Dubai menşeli buğday getiriyor kızıyorsunuz, “Dubai’de buğday yetişmiyor, yalancısınız” diye...
Oysa esas girişimci ruh budur, buğday yetişmeyen yerden buğday hasadı yapacak, Eskimolara buzdolabı, Ekvador’lulara da elektrikli ısıtıcı, Sihlere jilet satacaksınız!..
Hele bir de memleketi yönetenler yol verdi mi, sizin gerçeklerinize başkalarının hayalleri bile yetişemeyecek!..
O zaman topraklarından buğday yetişmeyen Dubai’den buğday, Etiyopya’daki teknoloji üssünden ultra-android cep telefonu, Tanzanya’daki silikon vadisinden bilgisayar programları ithal edebilirsiniz!..
Yeter ki sizde beraber yürüme azmi, para kokusu alınca radar gibi çalışan burun ve çakmaklaşan göz, hayır için atan bir kalp, her türlü darbeciye karşı demokrasi aşkıyla direnen bir ruh olsun, gerisi kolay!..
‘Hayırseverlik’le ‘hazırseverlik’ birbirine karıştırılmasın lütfen...
Hayırsever havaalanı yapar, hazırsever ise uçağa binerken o havaalanını kullanır!..
Hayırsever üçüncü köprüyü yapar, hazırsever ise köprünün altından yüzerek karşıya geçmek yerine utanmadan köprüden geçer!..
Hayırsever canını devletin fişine pardon dişine takıp Marmaray yapar, kem gözlü hazırsever ise hem maliyeti kurcalar hem de çaktırmadan Marmaray’ı kullanır...
Özetle hayırsever, iyilik yapıp denize atar, balık bilmese ‘alık’ bilir!..
Eh bu arada bal tutan parmağını cebine sokacak değil ya, tabii ki yalar!..
Bakın Türkiye’nin büyümesini istemeyenler, küresel güç olmasına hazmedemeyen vesayetçi kafalar nelerle uğraşıyorlar...
Dubai’den gelen 150 bin ton buğday 5 bin tonluk gemiyle bir seferde nasıl gelirmiş?
İşte ufukları o kadar dar ki, asıl marifetin burada olduğunu fark edemiyorlar bile!..
Hızlı tren gibi ‘hızlı gemi’ teknolojisini hayata geçirdiğimizi duymamışlar!..
O hızlı gemi denizleri neredeyse ışık hızıyla yara yara gidiyor ve Dubai-Türkiye arasında günde 30 sefer yapabiliyor!..
Zaten hayırsever dediğin gizli ve de hızlı çalışır!..
Daha önce bizden çıkan mucit çıkmaz diyenlere inatla bizden çıkan mucitlerin icatlarını sıralamıştık...
Onlar İstenildiğinde mağdur taklidi yapıp, günde beş vakit ağlayabilen pilli bebekler, devletlû çocukları için içinden tersane çıkan şapkalar, beceriksiz makam sahibine batmayan koltuklar, tıraş ettiğiniz belediye görevlisini genel müdür veya müsteşar yapan bıçaklar, bir zamanlar gaflete düşerek “İçimizde gizli ve sinsi Neptünlüler olabilir” veya “Karısının çocuklarının yüzüne nasıl bakıyor, at üstünde duramayan ülkeyi yönetemez, rantın babasını getirdi, yarım hoca, yarım doktor, kendisini padişah sanıyor, yolsuzluk paçalarından akıyor” diyenler için hafızaları çitilemeye yarayan üç seçim dönemi garantili tam otomatik çamaşır makineleri, çok para kazanacak AVM ve arsaların kokusunu binlerce kilometre öteden alabilen ve yüksek hızda karar verebilen elektronik beyinler, hepsi bizim insanlığa kazandırdığımız icatlar...
Ayrıca aldığımız bilgilere göre bu ‘sığdırma’ probleminin giderilmesi için yapılan çalışmalar son aşamaya gelmiş...
Yukarıdaki icatların sahibi mühendislerimizin üzerinde çalıştığı projeye göre ayakkabı kutularına paraları sığdıramayan ‘saflar’ımız da rahatlayacak, kapasitesinin elli kat üzerinde gemiye mal
sığdırmak zorunda kalan hayırseverlerimiz de!..
Geliştirilen zipleme tekniği sayesinde ‘zamanlamanın mânidar’ olduğu dönemlerde paralar ve mallar iğne ucu büyüklüğüne kadar ziplenecek, ‘zamanlamanın mânidar’ olmadığı dönemlerde papatya gibi açılarak eski hâline dönüştürülecek!..
Burada asıl olan ülkeye hizmet aşkıdır!..
Ve aşılmayacak problem yoktur!..
Yeter ki, ‘biat-fiyat’ dengesi bozulmasın!..
Ve yeter ki faiz lobicilerinden Gezi’cilere, vesayetçilerden 17 Aralıkçılara, Daltonlar’dan Hayati Hamzaoğlugillere kadar düşman üretme ve o düşmanın varlığını halka kabul ettirme gücümüz eksik olmasın!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi