VAN'DA DAYAK, SİVAS'TA ÜFÜRÜK
Ne tuhaf bir çelişki değil mi? Sivas’ta konuşan Başbakan Erdoğan, muhalefete “Sivas’tan öteye geçemiyorsunuz” diye yüklendiği saatlerde, partilileri Van’da BDP’lilerden dayak yiyordu!.. O Sivas’ta klasik nakaratlarını sıralarken, Çaldıran’da aralarında milletvekillerinin, belediye başkan adayının ve ilçe belediye başkanlarının da olduğu AKP’liler taşlı sopalı saldırıya uğruyor ve olaylarda polisler de yaralanıyordu…
İki yıldır devletin elini kolunu bağlayan ve mahcup edayla ‘şark görevi’nin bitmesini beklemeye iten irade, Sivas’ın ortasında öte-beri edebiyatıyla muhalefete yüklenirken, ülkenin acı gerçeği başka şekilde cereyan ediyordu…
Yine aynı gün Şemdinli’de yaşanan olaylarda da artık iyice politize olan köylüler askerlere saldırmış, olaylarda altısı asker dokuz kişi yaralanmıştı… Aynı Şemdinli’de bir gün önce de seçim çalışmaları dolayısıyla bayrak asmaya çalışan AKP’lilere silahlı saldırı olmuştu…
Bir başka gündeme hapsolan ülkenin büyük çoğunluğu yaklaşan tehlikenin farkında değil… Bölücü tehdit hiç olmadığı kadar kurumsallaşmıştı…
Bölgenin bir çok yerinde AKP bile ya merkezden, ya da formaliteden aday çıkarmış durumda… BDP tabanı şuurlu ve bütün olup bitenin ‘amaca giden yol’un evreleri olduğunun farkında… AKP tabanı ise müthiş gerilemenin ‘kan dökülmüyor ya’ edebiyatıyla örtüldüğünün, gerçeğin 30 Mart akşamı anlaşılacağının farkında değil…
BDP açısından bu seçim tam bir harita boyama eylemi… Hakkari’ye kadar olan yaklaşık yüz elli bin kilometrekarelik coğrafyada (DTP)BDP’nin ele geçiremediği il belediyeleri Şanlıurfa, Adıyaman, Muş, Mardin, Bitlis ve Bingöl’dü… Büyükşehir yasasıyla statüsü değişen Mardin’in bu seçimlerden BDP’ye geçmesi sürpriz olmayacak… Daha önce merkezinde BDP’nin pek varlık gösteremediği Şanlıurfa’nın da büyük şehir olması, BDP açısından seçimleri kazanmaya yetmese de, nispî yükselmeye yarayacak… Şanlıurfa’da BDP’nin büyük ailelerle barışma projesi, buna karşılık ‘devlet’in mevcut iktidar elinde ‘gözlemcilik’ten bile aşağı bir role razı olması ‘ayrılıkçı’ cesareti kışkırtıyor…
Geçtiğimiz genel seçimlerde AKP’nin çıkardığı milletvekili adaylarıyla ilgili önceki seçimlere oranla bir fark dile getiriliyordu… AKP son seçimde bölgedeki devlet yanlısı büyük ailelerden aday göstermek yerine, pek tanınmayan, aile tabanı geniş olmayan milletvekili profiline öncelik vermiş, böylece bağımsız listelerden giren şimdiki BDP’lilerin seçilme şansını yükseltmişti… Bunun bir komplo teorisi olup olmadığı daha sonra bölgenin BDP inisiyatifine terk edilmesine yol açan ‘çözüm süreci’nden ve mahallî seçim stratejisinden daha net anlaşılıyor olmalı… Mardin’i göz göre BDP’ye bırakacak büyük şehir düzenlemesi, ardından Şanlıurfa’da Kahramanmaraşlı bir aday gösterilmesi kafalardaki şüpheyi pekiştiriyor…
Elbette harita sadece il belediyelerini kazanma yöntemiyle boyanmıyor… Bu seçimler, hem seçim sandık güvenliğinin sağlanamayacak olması, daha doğrusu KCK’ya havale edilmiş gibi davranılması, insanlar arasında bölgedeki en büyük otoritenin PKK olduğuna dair bir kanaatin yaygınlaşması, daha sonra baş başa kalma korkusuna şimdiden tedbir ve uyum çabası dolayısıyla BDP’nin istediği zeminde yapılıyor… Ve bu seçimler, bundan sonra yine tehditler eşliğinde çok daha ısrarlı biçimde gündeme gelecek ‘özerklik’ talebinin ‘meşrûiyet’ aracına dönüştürülüyor… Hem Türkiye kamuoyuna, hem de dünya kamuoyuna ‘halkın ezici çoğunluğu böyle düşünüyor’ mesajı verilmek isteniyor…
Son iki yıldır bölgedeki bütün şartlar bunun için olgunlaştırıldı… Siyasî iktidarıyla ve medyasıyla çok büyük bir halkla ilişkiler ve propaganda kampanyası yapılarak, ‘terörden kurtuluyorsunuz’ mesajı verilirken, bedelin ne olduğu ‘bölgesel güç oluyoruz’ afyonuyla gizlendi… Önceliği vatanın değil, tarlasının sınırı olanların veya takside bağlanmış küçük hayat sahiplerinin desteğiyle bir yandan iktidar sürdürüldü, diğer yandan ‘müreffeh gelecek’ pompalandı…
Hâl böyleyken, Van’dan veya Hakkari’den tekme tokat kovulurken, hiç bunlara dokunmaz ama Sivas’ta üfürebilirsiniz… Üstelik bunu yaparken, yine size alanları, sokakları dar edenleri değil, Sivas’tan öteye gidemiyorlar dediğiniz muhalefeti dilinize dolarsınız, çünkü başka çareniz yok!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi