Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Ey ahlâk, geldiysen kapıyı kır!

Ey ahlâk, geldiysen kapıyı kır!


 


“17 Aralık’ta insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edildi!..”  Bu cümle şimdiye kadar konuyla ilgili kurulmuş en delikanlıca cümledir... AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ü bu açık sözlülüğünden dolayı tebrik etmek lâzım!.. Keşke bu açıklamayı Başbakan Erdoğan yapsaydı!.. Fonu tamamlamak için bir yanına Diyanet İşleri Başkanı’nı, diğer yanına da Hayrettin Karaman’ı alsa ve Başbakanlık’ta bunu dile getirseydi!..
 Bunda sakınılacak, ürkülecek, utanılacak bir durum yok ki!.. ’Günah işleme özgürlüğü’ bizim İslâmcı geleneğin öteden beri en temel insan haklarından birisi olarak gördüğü haktır!.. ’İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak’ olsa olsa (hâşâ) ilkel bir çöl kanunudur mübarek!.. 
Neydi o koca koca adamların attığı twitler, yaptıkları tuhaf açıklamalar? ’Yapsa bile’, ’gözümle görsem bile’ diye başlayıp, ’hayra bağlanan’ komik ve acınası sözler... Zavallı zavallı teviller... Ne gerek var ki, bunlara? Nasıl olsa hesap soran yok!.. Doğrudan, kıvırmadan, bükülmeden çakacaksın mesajı: “Bu benim günah işleme özgürlüğümdür, özgürlüğüme dokundurtmam!..” 
Sanırsınız polis 17 Aralık’ta namazın sünnetini terk edip, kahvehanenin zulasında parasına okey oynayanları bastı!.. Veya ruhsatsız işletilen pavyonu!.. Adamlar medenî haklarını biliyorlar ve sahip çıkıyorlar!..
İnsanların, özellikle yöneticilerin haklarına sahip çıkmaları açısında bu ’devrim’ aslında... Bugünü taçlandırmak ve genç nesillere örnek için kalıcı hâle getirmek gerek... Teklifim şudur: Nasıl 27 Mayıs darbesinin her yıldönümü ’Hürriyet ve Anayasa Bayramı’ olarak kutlandıysa, 17 Aralık darbe girişiminin püskürtülmesi de ’Günah İşleme Özgürlüğü’ne Sahip Çıkma Bayramı’olarak kutlansın!.. Zaten yeteri kadar ’kutsanmış’tı, ’kutlanması’ eksik kalmasın!.. 
O günlerde fener alayları düzenlensin, çocuklar ayakkabı kutusu şeklinde hazırlanmış üstü açık arabalarda gezdirilsin, halka anahtarlık şeklinde sembolik para sayma makineleri dağıtılsın, o güne has bayram namazı ihdas edilsin, hutbeyi mümkünse ’fetvası namluda’ hazır kıta bekleyen ’Aynaroz kadıları’ okusun... Mecusî ateşi gibi ateşler yakılıp, içinde temsilî tapeler yakılsın, sonra ateşin etrafındakiler hep birden ’yedirmeyiz, yedirmeyiz, biz varken kimseye yedirmeyiz’ şeklinde bağrışarak, dönsünler... 
Aynı günün akşamı günün anlam ve önemini vurgulayan paneller düzenlensin... Devrin alimleri ’günah işlemenin formülleri ve özgürlükler açısından önemi’ başlıklı tebliğler sunsun... ’İki günü bir olmayan’ yani her gün bir önceki günden daha fazla günah işleyerek, özgürlükler mücadelesine kellesini koyanlar arasında en çok emeği geçene plaket verilsin... Çünkü bu yolda motivasyon açısından teşvik çok önemli... 
Onları desteklemek için yandaş gazeteciler yirmi bir pare twit atsın... Günahları kötü bir şey gibi gösteren ve arınmak için fırsat olarak sunulan Ramazan ayı mümkünse kaldırılsın, takvimde doğacak boşluk iki Şaban’la giderilsin... 17 Aralık günah özgürlüğünün kutsanmasıyla ilgili sözleri duyup da inandığı dinin gereğini yapmayan kim varsa, imam, şeyh, mürit, gazeteci, siyasetçi, ’bahçıvan, aşçı, şoför ve ille de uşak’fark etmez, kim varsa, ’dilsiz şeytan’ nişanıyla ödüllendirilsin... 
Kimse kusura bakmasın, artık eski Türkiye de yok, eski din de!.. Nasıl eskiden ’namaz dinin direği’ idiyse, şimdi de günah özgürlüklerin direği!.. Zaten biliyoruz ki, ibadetlerin makbulü sürekli olanıydı, şimdi de günahların makbulü sürekli olanı... Hiç ara vermeyeceksin özgürlüğünü kullanmaya, fırsatını buldukça her vakit ’amel defteri’ni pardon ’amel çuvalı’nı ellerinde dolduracaksın... Doldurdukça açılacak, açıldıkça dolduracaksın!.. 
‘Salih amel’ devri bitti, şimdi ’salih günah’ vizyonda... Hadi hayırlı seyirler!..



 

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS