
“Ankaralı ülkücü kardeşlerim”
Başlıktaki ifade AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz’a ait... Konunun iyi anlaşılması için önce arka arkaya attığı iki twiti paylaşalım:
“1- MHP’nin Ankara ve İstanbul’da zayıf adaylar göstermesi tesadüf değildir. Zira onlar da CHP için bu hamleyi yapmışlardır... 2- Ankara’daki ülkücü kardeşlerimiz MHP’nin bu oyununu görmelidir. Ankara’yı sol bir belediyeye teslim etmek isteyenlerin oyununa gelmemelidir.”
Hayatı boyunca ‘ülkücü’yle ‘kardeş’ kelimelerini yan yana getirmemiş Salih Kapusuz’un birden bire kardeş sevgisi depreşmesi, içinin kaynaması hem çok ilginç, hem de zamanlama açısından mânidar!.. Tıpkı Melih Gökçek’in “Mansur Yavaş’la ilgili eleştirilerinizi MHP’den adayken niye yapmadınız?” sorusuna “MHP’li kardeşlerimi incitmemek için” diye cevap vermesi gibi!..
Mâlum bunlar çok nazik insanlar!.. Ülkücüleri de işlerine gelince ‘mevsimlik kardeş’ gibi severler!.. Kur’an-ı Kerim’le dalga geçen Egemen’in yol arkadaşları, ülkücüleri ‘Fatiha’yı bilmemek’le itham ederken de çok severlerdi!.. İçleri sevgiden öylesine kaynıyordu ki, ülkücüleri ‘kandan beslenmek’le suçlarken ne dediklerini bilmeyecek kadar sevgi sarhoşuydu hepsi!.. Hele genel başkanları milliyetçiliği ayaklar altına alıp paspas ederken, ‘ülkücü kardeşleri’yle ne güzel dayanışma içine girmişlerdi değil mi? Hatta o kadar ileri gitmişlerdi ki, Sincan’daki AKP mitinginde üç hilalli dev bayraklar açıp, genel başkanlarını ‘Mehapeli kardeşler’e teşekkür etmek zorunda bırakmışlardı!..
Herkes aptal, bir bunlar uyanık!.. Ülkücüler balık hafızalı ya, ‘Ver MHP’ye, gitsin CHP’ye’ sloganını hatırlamayacaklar!.. Öyle ya, şimdi MHP’yi incitmemekten söz eden Melih Gökçek’in daha geçtiğimiz Ekim ayında Habertürk televizyonunda pişkin pişkin “MHP’ye gerek yok. İnadı bırakıp Ak Parti’ye katılmalı. Küçük büyüğe katılmalı” şeklindeki aşağılayıcı teklifini unutacaklar!.. Dara düşünce nezakete bürünen oportünizmi afiyetle yiyecekler!.. Geçen seçimlerde Gölbaşı ve Etimesgut belediyelerini sandık hileleriyle kaybettiklerin söyleyerek, daha geçen hafta MHP’lileri ‘hilekârlık’la suçlayışını fark etmeyecekler!..
Melih Gökçek, partisinde bile kendisini istemeyenlerin olduğunu televizyonda itiraf eden bir isim... Zaten Bülent Arınç’ın dalga geçerek ifade ettiği ‘Artık yeter’ isyanı, belli ki dışa vurulmadan edilemiyor... Bu derece bıkkınlık söz konusu... Ama Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz o isimlerden değil... Her açıdan Gökçek’le oldukça yakın... Belli ki, dert büyük, el atıyor dostuna!.. Bunu yaparken de, bir yandan ‘İstanbul ve Ankara’da bilerek zayıf adaylar çıkardı’ iddiasıyla MHP yönetimini suçluyor, diğer yandan kendisini ülkücülerin ‘ita amiri’ pozisyonuna sokarak ‘kardeşçe’talimat vermeye yelteniyor: “Aman MHP Genel Merkezi’nin oyununa gelmeyin!..” Yani Melih Gökçek’i destekleyin!..
Salih Kapusuz’un ülkücülere daha önce ‘kardeş’ demediğinden emin olmak için google’a ‘Salih Kapusuz, ülkücü ve kardeş’ kelimelerini yan yana yazdım, tık yok... Dedik ya, ‘kardeşlik’ilânı için zamanlama son derece mânidar!.. Ankara’da bu telâşın, bu korkunun, bu paniğin bir sebebi olmalı değil mi? Belli ki, tabela firmalarının sahadaki acıyı bastırmak için ‘morfin’ niyetine sunduğu anket rakamları artık rahatlamaya yetmiyor!.. Risk yüksek!.. Dün hakaret edilen, Sivas’tan öteye geçemez denilen, varlığı teröre borçlu sayılan ve terör olmasa konuşacak sözü bulunmayan bu ‘Fatihasızlar’dan kardeş imâl etmeye çalışmak, Ankara seçimleri için neyi belgeliyor acaba?
‘Hava durumu’ gibi, ideoloji, dost ve kardeş değiştirenlerin şimdi twitter’da ve bütün medya âleminde ‘ıslık çalarak’ dolaşması, onlar açısından hiç de hayra alâmet değil!.. İşin aslı, Ankara sallanıyor!.. Bunlar da o korku içinde, ayakta kalabilmek ümidiyle, son bir nefesle ‘Ankaralı ülkücü kardeşleri’ne tutunmak istiyorlar, komik biçimde...
Korku ‘bağlar’ı bekliyor!.. Yenilmek, bu hâle düşmekten daha izzetli bir şey olsa gerek...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi