‘Makara’ karşısında ne kadar da İslâmîsiniz!
Ne memleket be... ‘Arapça böğüren Alman’ taklidi yapan şebek gazeteci... İnsan taklidi yapan siyasetçi kurbağa... Ve ‘koyun’ taklidi yaparak, popülasyonumuza renk katan milyonlar... Bayramda kasabaya kurulmuş panayır yeri gibi maşallah!..
Yolsuzluğa fetva veren ‘sakalından sevilesi’ ilâhiyatçı hoca nerede şimdi? Neden hâlâ sesi çıkmıyor? Bu rezaleti de onaylamak için (hâşâ) ‘Makara’suresinden uygun ayet arıyor olabilir mi acaba? Bulunca ‘çakacak’ herhalde!.. Ya din işlerinin plastik sırıtışlı ‘proje ortağı’ başkanı? Sahi o nerede? Yoksa bu işlerle ilgilenmeyi Çankaya Mal Müdürü’ne mi devretti?
Ya çoğu çifte standart sahibi sözüm ona ‘İslâmî’ sivil toplum örgütleri? Ayetleriyle dalga geçilen Allah, bunların da Allah’ı değil miydi? Bunların nezdinde kimin, hangi iktidarın, hangi partinin hatırı Hakk’ın hatırından yüksek ki, çıtları çıkmıyor? Ellerinde hoyratça kullandıkları ‘tekfir kılıcı’nı nerelerinde sakladılar şimdi?
Riyakârlık, yalan ve ‘siyasî münafıklık’ bir akımın ‘resmî ideolojisi’ hâline gelirse, ona tâbi olanların sanatı ‘cehenneme odun taşımak’tır elbette... Başkası yaptığında haklı olarak tepki gösterenlerin, şimdiki bu alçaklık karşısındaki sükûtlarını, normal insan refleksiyle açıklamak mümkün mü?
Salman Rüşdî’nin ‘Şeytan Ayetleri’nden sonra sokaklara dökülenler... O kitabı Türkçeye çevirip yayınlayacağını söylediği için Aziz Nesin’e yapılan protestolar ve Sivas’ı yakanlar... Peygamber Efendimize hakaret eden Danimarkalı karikatüristi protesto için hemen her vilayette eylem yapanlar... Ve daha niceleri... Neredeler şimdi? Yakıp yıkma dışında o protestoların hepsi haklı protestolardı... Ama şimdi anlıyoruz ki, adamına göre muameleymiş maalesef!.. Bunların hepsi Allah rızası ve onun resulünün hatırı için olsaydı, bugün yapılan ‘ağır alçaklık’ karşısında da ortaya çıkması gerekmez miydi?
Kimseden herhangi bir hukuksuzluk, yakma yıkma beklentimiz yok, olamaz da... Ama ‘kalemler’ ve ‘diller’ nereye kaçtı, onu sorguluyoruz... Bir vakit Önder Sav, Kırıkkale’de bir vatandaşa ‘Hac’ca gidip de Araplara para kazandırma’ türünden bir şeyler zırvalamıştı da, o günün ‘İslâmcı’ basını bunu ne allayıp pullayıp gündemde tutmuştu... Ya şimdi? Hırsızlığı ve yolsuzluğu savunmakta pek de mahir olan diller düğümlenmiş durumda!.. Önder Sav, bunu söylemek yerine, ayet uydurup, üzerine numara kondurup bir de dalga geçseydi, bu ‘iki yüzlüler taburu’nun koparacağı kıyameti düşünebiliyor musunuz? Geçelim bunları, Nusret Demiral’ın 1995’teki teklifi dinen bundan daha ağır bir suç muydu?
Montaj kıvırmaları, milyonlarca koyunun seyircilik yaptığı beşerî tiyatroda ‘kısmen’ faydalı olabilir... Ama ‘Makara’ suresini biliyor olmak, cehennemin Gayya kuyusunda ‘kısmen’ serinlemeye yarar mı, işte o imkânsız!.. Şüphesiz Ebu Leheb, Allah’ın ayetleriyle dalga geçenlere gittikleri yerde hakkıyla kılavuzluk yapacaktır!..
Bu meselede iğrenç siyasî hesaplar yüzünden tavır koymayan veya ‘yukarı’dan korkarak görmezden gelen İslâmcı medya bu ‘küfür’ün açık ortağıdır... Aynı şekilde tavır koymayan ve ilminin gereğini yerine getirmeyen ‘din âlimi’, siyasete uşaklık eden ‘kin âlimi’dir artık... Sahi İmam-ı Azam yaşasaydı şimdi ne yapardı acaba? Memleket soyulurken, bölünürken, il ve töre göz göre göre çürütülür, din şebeklerin elinde alay malzemesi olurken, Cuma hutbesinde kuşlardan, böceklerden, ağaç yapraklarından mı söz ederdi? Yoksa her şeyi o gün göze aldığı gibi, Emevî ve Abbasî zorbalığına direndiği gibi, karşılığı zindanlar da olsa Hakk’ı mı dillendirirdi?
Bugün Cuma, hangi sahtekâr google’dan bulacağı hangi ayeti çakacak bilmiyoruz... Fakat dindarlığa çakılan ve dindarların önemli bir kısmının kemal-i afiyetle benimsediği kazığın sosyal maliyetinin çok daha ağır olduğunu biliyoruz...
İnsanı yüceltirken ona Allah’ın sıfatlarını layık görenler... Son peygamber ilan edenler... Dokunmayı ibadet sayanlar... Arapça konuşan Alman taklidiyle ayet uydurup, kahkahalarla gülenler... Bakara’yla makara yapanlar... Ve bunlara onay veren dindar ‘aydınlar’ ve onların yönlendirdiği kitleler!..
Ne diyelim; böyle dindarlığı Ebu Leheb sevsin!.. Cumamız mübarek olsun!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi