![](include/class/timmy/timthumb.php?src=files/writers/s_avc.jpg&w=64&h=63&zc=2)
Bir ‘aydın direnişi’ lâzım
‘Hayır’ diyecek... Nasıl o kızdığında üniversite hocalarına veya hukukçuya “Cüppeni çıkar da gel, siyasete gir” diyebiliyorsa, birileri de ona “Makamı bırak, siyasetçi rozetini at, tarih eğitimi al da gel” diyecek...
Akademik namusunu konjonktüre feda etmemiş bilim adamları lâzım bize... “Senin krize giren uluslararası itibarını kurtarma formülü olarak bu tuttuğun yol, yol değil” diye diklenecek, ‘şahsî meşruiyet’i yeniden diriltmek için Ermeni diasporasına göz kırpmaya karşı sesini yükseltecek... “Türkiye’nin yıllardır savunageldiği ‘arşivleri karşılıklı açmak ve tarihi tarihçilere bırakmak’tezini, ‘günlük siyasî krizleri’ni aşma uğruna kurban edemezsin” diyebilecek, yürekli ve organize tavır koyacak... “Siyasette her üşüdüğünde ısınmak için evi yakamazsın, o ev bizim devletimizdir, vatanımızdan, tarihimizdir” diye direnecek...
Yoksa dün ‘Dersim isyanı’yla ilgili sözde ‘tabuları yıkıyorum’ diye ama gerçekte CHP’ye gol atmak için dilenen özür siyasetinin buralara varacağını tahmin etmek gerekiyordu... Baktı ki, tarihçilerin alanına girip, oradan siyasî cevher çıkarmak mümkün, üstelik ciddi bir direniş de yok, doğruluğu yanlışlığı hesaplamadan, devlete ve millete maliyetini umursamadan saldırıyor...
Son ‘taziye’ye krizini ‘Ermeni sempatisi’yle değil, daha çok dünyada daralan ve soluklanmakta zorlanan bir anlayışın ‘hayata tutunma’ arayışı olarak okumak gerekiyor... Bunu yaparken, Türkiye’nin ne gibi bir zorluğa savrulduğu, bu açıklamaların kısa zamanda Türkiye’nin önüne ne gibi ağır faturalar getireceği, Türklük adına nasıl itiraf niteliği taşıdığı onun açısından çok da önemli değil... Çünkü burada asıl önemli olan, giderek yalnızlaşılan dünyada, bu konu üzerinden yeni açılım sağlamak...
İktidarda kalma uğruna gözünü karartan, iktidardan düştükten sonra kendilerini ve yakınlarını nasıl bir hayatın beklediğini düşündükçe içi ürperen ve iktidarda kalma uğruna devletin ‘kabuller’ini yerle bir etmekten başka çaresi kalmayan bir anlayış kendince doğruyu yapmakta olabilir... Ermeni meselesinde ‘kritik eşikler’ cesaretle aşılacaktır, ‘Kürdistan’ partisine onay verilecektir, Abdullah Öcalan’la birlikte ‘çözüm süreci’ yönetilecektir... Bunlar yapılırken, tribünlere dönülüp, “Büyük devlet oluyoruz” gazı verilecek, aksini düşünenlere ‘istikrar’dan dem vurulacak, yoksa aç kalacağımız korkusu yayılacaktır... Günlük düşünen milyonlar bu yolla ikna edilecektir...
Doğrusu bu düzen tıkır tıkır işliyor... Problem bilim adamlarında ve aydınların tutumunda... Türkiye’de ‘millî hassasiyet’ sahibi aydınlar, İstanbul’un özel üniversitelerinde yuvalanmış ‘Ermenici’ hocalar ve gazeteciler kadar organize ve cesur değiller... Elbette istisnalar var ve adı üzerinde istisnalar!..
Artin Penik bir Ermeni’ydi... Ermeni terör örgütü ASALA’nın Türk diplomatlarına karşı saldırılarına üzülüyor ve öfkeleniyordu... 1982’deki Esenboğa katliamı onun için bardağı taşıran son damla oldu... Dokuz masum vatandaşın katledildiği saldırıdan sonra, Ermeni terörüne göz yuman dünyaya ibret olsun diye intihara karar verdİ...
Olaydan üç gün sonra 10 Ağustos’ta Taksim meydanında üzerine benzin dökerek kendisini yaktı... Ağır yanıklarla kaldırıldığı hastanede beş gün yaşadıktan sonra vefat etti... Cenaze merasiminin yapıldığı Kumkapı Meryem Ana Kilisesi’nde de Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda da yıllar sonra “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağıracak korodan bir kişi bile yoktu!.. Çünkü bu Ermeni, onların ‘iyi Ermeni’ kategorisine girmeyecek kadar vatanseverdi... Artin Penik, ‘kirli kan’la bezenmiş nefreti kusmak yerine, ağır yanıklarla hayat mücadelesi verirken bile Türk’e ‘kardeşim’diyen ve “Vatanım için, milletim için kendimi bin defa daha yakarım” diye haykıran bir vatandaşımızdı...
Görülen o ki, 1915 öncesinde katledilen Türklerin acısı da, yıllar sonra Artin Penik’le bir kere daha ortaya çıkan ‘vatansever Ermeniler’in kendilerini yakacak derecedeki teröre öfkesi de bizim ‘özürcüler’i pek ilgilendirmiyor... Onlar için tek referans, oportünizmin dayattığı anlık ihtiyaçlar, gerisi hikâye...
İşte bundan dolayı bizim bir ‘aydın direnişi’ne ihtiyacımız var... Kimseden Artin Penik gibi kendisini yakmasını bekleyen yok... Ama memleket yanarken hiç olmazsa, kovalarla su taşıması gereken ‘aydın direnişi’..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi