Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Ölen ölür, kalan ‘bağlar’ bizimdir!



Bu madenden ‘kömür’ çıkar... Bu madenden ’ceset’çıkar... Bu madenden ‘metan gazı’ çıkar... Ama bu madenden bir ‘Güney Kore’ çıkmaz!.. Çünkü kömürleşen cesetlerin kömür karasından daha koyu vicdanlara yenildiği yerdir burası!..
Bin altı yüz lira kazanmak için girmişlerdi yerin iki kilometre altındaki mezarlığa... Devletlû çocukları yatak odalarında yedi para kasasıyla yatarken, onlar yerin yedi kat dibinde yanacaklardı rızıkları için... Haramzadelerin babaları yatarken haramîlerin önüne, onlar yanık cesetleriyle yatacaklardı, ateşin, umursamazlığın, ihmalin, tedbirsizliğin ve yitip giden ‘sosyal devlet’in önünde... 
Hayır, kimse beklemesin buradan bir Güney Kore, bir Makedonya, bir Avustralya, bir Portekiz, bir Japonya çıkmaz... ‘Hızlı tren’den çıktı mı? Reyhanlı’dan çıktı mı? Kıyı Emniyetçilerin emirle ölüme gönderildiği Şile’den çıktı mı? Afyon’dan çıktı mı? Ölen ölür, kalan ‘bağlar’ bizimdir!..
Yılın ilk çeyreğindeki büyüme hızımız... Altın fiyatlarında tarihî rekor... Bu sabah borsa güne düşüşle başladı... Bilmem hangi uluslararası değerlendirme kuruluşu kredi notumuzu düşürdü veya yükseltti... Vesaire vesaire... Geçelim bunları... Sahi kaybettiğimiz madencilerin hepsi bir araya gelip maaşlarını hiç harcamadan bir havuzda biriktirselerdi, o haram imparatorluğunun çocuklarının ‘kuruşlar’ı kadar yolsuzluk parasını kaç yılda denkleştirebilirlerdi? 
Bir ‘Patek Philippe’ saatin binde biri bile etmeyen maaşlarla çoluk çocuğuna istikbâl arayan madencinin kara günü bugün... Hep birilerinin payına pişkinlik düşerken, onların payına da ölüm düştü... Dünyanın en kutsal helâlini kazanmak için harcadıkları emek ‘carî açığın yüzde 15’ini kapatmaya, soyulanı, çalınanı, yolunanı, hortumlananı geri getirmeye yetmeyecekti belki... Ve belki hiçbir zaman ‘hayırsever’ sınıfına giremeyeceklerdi... Protokolden kimse önlerine uzanıp yatmayacaktı... Ama onların da eşleri ve çocukları vardı; gemicikleri televizyonda gören, para sayma makinesini tanımayan...
Kim denetleyecekti o madeni? Kimdi sorumlu iş ve işçi güvenliğinden? Trafonun patlamasını, seçim akşamı trafolara girip elektrikleri kesen kedilere bağlasak biter mi her şey? Ya da ölen madencileri mi suçlasak; “fahişeyle memurun parasını peşin vermediler de ondan oldu” diye? Yoksa madenlerin ’yan gelip yatma yeri’ olmadığını mı hatırlatmalıyız?
Şimdi yıkarız bir şantiye şefinin üzerine suçu tek başına, geçer gider!.. ‘Sosyal devlet’imiz büyüktür yaraları sarar, mağdur evlerine kömür bırakır, bulgur bırakır olur biter!.. Aptallık ise suçlandığı bir dâvâda beraat etmesine rağmen halkı yeterince ikna edemediğini düşünüp istifa eden Tokyo Valisi’ne kalır!..
Ne yazık ki bu ateş düştüğü yeri yakacak ve ölenlere ‘rahmet’ düşerken, sorumluluk makamında olanlara ‘zahmet’ düşmeyecek!.. Yine bütün pişkinlikleriyle caka satacaklar, üstelik ‘Fırat kenarında kaybolan kuzunun hesabı benden sorulur’ diye ilahî korkudan titreyen o büyük Ömer’i pazarlaya pazarlaya!.. 
Ne diyordu şair: “Ölüm denizin kıyısında anacığım/ Ölüm göğün yüzünde/ Ölüm yerin dibinde/ Ölüm soluk alışında/ Ölüm baş ucunda... Sevgi gözümün kökünde yavrucuğum/ Sevgi kuşun kanadında/ Sevgi ne göğün yüzünde/ Sevgi ne yerin dibinde/ Sevgi baş ucunda...” 
Helâllerin en anlamlısı ve en temizi yolunda rızkını ararken can veren madencilerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum... Ve maalesef tekrar ediyorum: Hayır, kimse beklemesin buradan bir Güney Kore, bir Makedonya, bir Avustralya, bir Portekiz, bir Japonya çıkmaz... ‘Hızlı tren’den çıktı mı? Reyhanlı’dan çıktı mı? Kıyı Emniyetçilerin emirle ölüme gönderildiği Şile’den çıktı mı? Afyon’dan çıktı mı? Ölen ölür, kalan ‘bağlar’ bizimdir!..
Bu madenden ‘kömür’ çıkar... Bu madenden ‘ceset’ çıkar... Bu madenden ‘metan gazı’ çıkar... Ama bu madenden bir ‘Güney Kore’ çıkmaz!.. Çünkü kömürleşen cesetlerin kömür karasından daha koyu vicdanlara yenildiği yerdir burası!..

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS