Enerji Bakanlığı’nda tuhaf işler
Doğrusu şahsen herhangi bir istifa beklentim yok... Olmayacağını da daha önce yazmıştım... Zaten sağ olsunlar, Enerji Bakanımızın günlerdir uykusuz kaldığını ve iki gün arka arkaya aynı gömleği giydiğini yazarak, bizlere Soma’da hükûmetin ne büyük fedakârlık yaptığını sık sık hatırlatıyorlar!..
Oysa ortada büyük bir garabet var ve Türkiye basını henüz bunun farkında değil... Hani bir yandan yaralar sarılacak, diğer yandan kimin suçu varsa hesabı sorulacak ya? Nasıl olacak bu iş? Ya da bu hesabı kim soracak?
Daha bu ayın başında 2 Mayıs tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan atamalardan birisi çok ilginç... Çünkü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde açık bulunan yönetim kurulu üyeliğine Mustafa Hacı Eminoğlu atanıyor... Bu atamayı ilginç kılan, daha doğrusu ‘sıradan’ olmaktan çıkaran adı geçen şahsın aynı zamanda bakanlığın eski adıyla Teftiş Kurulu, yeni adıyla Denetim Hizmetleri Başkanı olması...
Yani arkadaş hem icranın içinde, hem yargının başı!.. Enerji Bakanı Taner Yıldız’a sormak lâzım, bu uygulama ne kadar etik ve mevzuatın neresinde var? Meselâ üç yüzden fazla madencinin can verdiği bir büyük felaket soruşturulacak ama ‘denetleyen’le ‘denetlenen’ arasında bu tipten garip bir ilişki olacak!..
Felâketten önce yönetim kurulu üyeliğine atanan bu şahsı tanımayız, etmeyiz... Belki de son derece ehil ve adil birisidir... Öyle bile olsa yapılan skandaldır... Şimdi bu unvanlara sahip şahsın görevlendireceği müfettişler ne kadar etki altında kalmadan inceleme yapacaklar? Bir anlamda mahkemeye benzetmek gerekirse ‘yargılayan’ ve ‘yargılanan’ arasında var olan bu hiyerarşik bağın soruşturmanın selâmetine gölge düşürmeyeceğini kim garanti edecek?
Yönetim kurulu üyelikleri, önceki iktidarlardan beri ülkede tartışma konusu... Genellikle ‘siyasî arpalık’ olarak değerlendiriliyor kamuoyunda... Ahbap-çavuş ilişkisiyle yapılan atamalar bunlar... Bu iktidar döneminde bu özelliği çok daha fazla pekişti... Sözünü ettiğimiz atamayla anlaşılıyor ki konunun ne kadar hukukî, ne kadar etik olduğu umursanmıyor bile...
Enerji Bakanlığı, bünyesinde barındırdığı bu çelişkiyle Soma soruşturmasını asla yürütemez, yürüttüğü soruşturmanın sonunda hazırlayacağı raporla asla inandırıcı olamaz, kamu vicdanını tatmin edemez... Savcılardan Ömer Türken’in daha önce AKP’den Bilecik il başkan adayı olmasına rağmen Soma için görevlendirilmiş bulunması toplumdaki adalet beklentisine nasıl bir darbe vurmuşsa, Enerji Bakanlığı bünyesindeki bu çarpıklık ondan daha aşağı bir durum olamaz...
Yüzlerce insan öldü, bütün Türkiye yaralandı... Bu acı ortadayken, icranın başındakiler için inceden inceye uydurmaya çalışılan fedakârlık hikâyeleri bu skandalı örtememeli... Sadece Bakan değil, bu garabetin altında imzaları bulunan diğer iki devlet büyüğü de bu hesabı vermeli...
Kömür madeni patlamış... Sadece ağır insan yanığı kokuları değil, ağır ihmal kokuları ortalığa yayılmış... Milyonlar açıklama, adalet ve hesap beklerken tabloya bakalım... Buradan etki altında kalmadan, ne bağımsız soruşturma, ne adalet çıkar değil mi?
Zaten Enerji Bakanlığı’nda ‘teftiş’ kurumu bir ‘fazlalık’ gibi görüldüğünden olsa gerek, Eti Maden İşletmeleri’nin teftiş kurulu 16 Kasım 2012’de kaldırılmıştı... Daha sonra, 2013’te mahkeme kararıyla yeniden açmak zorunda kalınmıştı... Açıldı da ne oldu, iki yıldır taşradaki işletme müdürlükleri ve merkezdeki daire başkanlıklarıyla ilgili ‘olağan denetim’ yapılmıyor...
‘Denetim’ müessesesinin neredeyse bütün devlet yönetme anlayışında devreden çıkarılmaya çalışıldığı bu dönemde Enerji Bakanlığı’ndaki bu garip tasarruflarıyla daha fazla dikkat çekiyor... Bu anlamda bakanlık bünyesinde hem icracı hem de denetçi unvanlarının aynı kişiler üzerinde toplanabilmesi ne tuhaftır ki, şaşırtıcı gelmiyor insana...
Taner Yıldız, bu skandalı daha fazla taşıyabilir mi, ne tür tedbirler alabilir, hep birlikte göreceğiz... Ama çekilen bunca acıdan sonra hepsi biliyor olmalılar, “Bu bir Türkiye klâsiğidir” deyip geçilecek, umursanmayacak günler artık geride kaldı... Toplumsal hassasiyetin nefesi enselerinde...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi