Rakamların gör dediği gerçekler
Büyük bir kamuoyu araştırma firması birey ve grup aidiyetleriyle ilgili yeni bir araştırma yaptı... Deneklere kendilerini ‘hangi kimlik’ten hissettikleri sorulmuş... Çıkan sonuçların bir kısmını paylaşmak istiyorum...
Bu araştırmaya göre Türkiye genelinde en büyük grubu yüzde 23,8’le ‘Atatürkçü’ler oluşturuyor... Onu yüzde 18,9’la ‘milliyetçi/ulusalcı’lar takip ederken, üçüncü sırayı 18,6’yla ‘geleneksel/dindar muhafazakâr’lar alıyor... Sıralama 12,3’le ‘demokrat/liberal’ler, 8,9’la ‘sosyal demokrat/sosyalist’ler, 3,6’yla ‘ülkücü’ler, 2,5’le ‘Kürt milliyetçileri’, 4,5’le ‘diğer’, 6,9’la ‘kimlik beyanında bulunmayanlar’ şeklinde oluşuyor...
Önce teknik itirazımızı dile getirelim: Aralarındaki duvarlar incelmekle beraber yine de ‘milliyetçilik’le ulusalcılık’ kavramlarının aynı şıkta sorulması, daha ayrıntılı fikir edinmeyi zorlaştırmış... Aynı durum ‘sosyal demokratlar’la ‘sosyalistler’ için de geçerli... ‘Atatürkçü’yle ‘ulusalcı’yı ayrı ayrı toplamak ne derece doğrudur, o da tartışılır... Elbette aidiyeti ifade eden bu kavramların bir çoğu birbirilerinden kesin hatlarla ayrılmıyorlar... Kişiler birden fazla kimlikle de kendini ifade edebilirler; hem ‘milliyetçi’, hem de ‘dindar’gibi... Eğer deneklere birden fazla şık seçme hakkı tanınmış olsaydı, bu durum çok daha rahat tespit edilebilirdi...
Elimizde üç yıl öncesine ait yine ‘kimlikler’le ilgili yapılmış bir araştırma var... Son araştırmayı onunla mukayese ettiğimizde karşımıza çıkan bazı sonuçlar şunlar:
1. Daha önce pek ifade edilmeyen ‘Kürt milliyetçiliği’ cevabı artık yükselerek yerini alıyor... BDP içindeki payı anlaşılabilir de, AKP seçmeni içinde yüzde 1,6’lık kesimin dün hissetse bile söyleyemeyip, bugün ifade etme ihtiyacı hissetmesi ve diğer kimliklerinin önüne geçirmesi, dönüşümün anlaşılması açısından çok önemli...
2. Kendisini ‘dindar-muhafazakâr’ diye tanımlama oranları AKP’de eski yerini korurken, MHP ve CHP’de geriliyor... Son araştırmada bu oran MHP’de 5,3’ü oluştururken, CHP’de ise sadece yüzde 2’yi gösteriyor... Oysa Türkiye ortalaması 18,6...
3.‘Milliyetçilik/ulusalcılık’ tercihinin partilere dağılımına baktığımızda, MHP’lilerin yüzde 42,7’si, AKP’lilerin 20,8’i, CHP’lilerin ise 8,7’sini oluşturuyorlar... CHP’de ilk sırayı 55,2’yle ‘Atatürkçülük’ alırken, AKP’de 36,1’le ‘dindarlık/muhafazakârlık’, MHP’de ise doğal olarak ‘milliyetçilik’ almaktadır\’85
4. Üç yıl önceki araştırmaya göre ‘ülkücülük’le ilgili MHP seçmeninde bile nispî gerileme gözlenmektedir... Kendisini ‘ülkücü’ diye ifade edenlerin oranı toplam MHP seçmeninde yüzde 19,1 olarak tespit edilmiştir... Bu oran AKP seçmeni içinde 1.6... Türkiye ortalaması ise 3,6...
5. BDP içinde ‘Kürt milliyetçileri’nden sonraki en büyük grubu yüzde 24’le ‘sosyal demokrat/sosyalist’ler oluştururken, onu 15,6’yla ‘demokrat/liberal’ler ve 14,6’yla ‘dindar-muhafazakâr’lar takip ediyor...
6. ‘Milliyetçilik’le ‘ulusalcılık’ birbirine yaklaşmakta ama bu etkileşim sürerken bu kitlelerde ‘dindarlık’ ve ‘muhafazakârlık’kavramları nispeten değer kaybetmekte, bu alanın AKP’nin tahakkümündeki görüntüsü perçinlenmektedir....
7. Başta ‘açılım politikası’ olmak üzere son üç yılda yaşanan olaylar, kendisini milliyetçi olarak tanımlayan seçmen nezdinde AKP aleyhinde kayda değer bir gerilemeye yol açmamıştır... ‘Milliyetçiyim’ diyenlerin AKP içindeki yüzde 20,8’lik varlığı, bütün partiler içinde, oransal anlamda olmasa da sayısal anlamda ’en büyük milliyetçi kitle’yi göstermektedir... Aynı sonuç ‘dindarlık’ konusunda da geçerlidir... Yolsuzluk iddialarının ‘dindarlar’daki AKP tercihini pek sarsmamış olduğu göze çarpmaktadır...
Zaten seçim sonuçları da bu gerçekleri, en azından ‘milliyetçiler’ ve ‘dindarlar’la ilgili bu gerçekleri kısmen teyit etmiştir... Elbette bu rakamlar ‘mutlak’ ve ‘kusursuz’ doğruları ifade etmezler ama siyaset üretmek mecburiyetinde olanlara fikir verirler... Sonuç alınması için ikna edilmesi gereken ‘milliyetçiler’ ve ‘dindar-muhafazakârlar’ var... Zorluklar olsa da rakamlar bunun altını çiziyor ve mecburiyet hâline getiriyor...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi