Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Gazze...

Gazze...



Suudi Arabistan Petrol Bakanı Zeki Yamani 90’lı yıllarda,  “Osmanlı 400 yıl bizi sömürdü”  demişti. “Petrolün ham madde olarak insan hayatına girmediği o dört yüz senede Osmanlı, Arabistan’ın veya Orta Doğu’nun nesini sömürdü, üç beş tane devesini mi?” diye sormuştuk. 
Filistin’i Osmanlı’dan siyaset ve para ile koparamayan Yahudiler, İngiliz savaş kabinesindeki Dışişleri Bakanı olan Arthur Balfour’un girişimleriyle 1917’de imzalanan ‘Balfour Deklarasyonu’nun ardından Filistin’deki toprak sahibi Arapların, mülklerinin değerinin çok üzerindeki astronomik teklifler karşısında İngiliz altınlarının câzibesine kapılarak sattığı topraklarda 1948’de İsrail devleti kuruldu.
Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır’daki İngiliz Yüksek Komutanı Mc Mahon arasında gizlice imzalanan ‘Mc Mahon Anlaşması’yla Osmanlı’nın Filistin ve Irak topraklarında kendisine bağlı bir devlet kurulmasının önüne Fransa ve Rusya geçti ve ardından çok bilinen ‘Sykes-Picot Anlaşması’ imzalandı ve Orta Doğu toprakları paylaşıldı...
Bugün Filistin’de ve tüm Orta Doğu’da yaşanan kanlı trajedinin sebebi Batı’nın petrole ihtiyacı ve Mekke Şerifi Hüseyin ve şürekâsının Osmanlı’ya ihânetidir. 
Orta Doğu, Osmanlı’ya ihânetinin bedelini ödemektedir ve Osmanlı’ya ihânet eden hiçbir coğrafya yüz yılı aşkın süredir iflah olmamıştır.
Ve aslında asıl işgâl altında olan Hicaz’dır, Hicaz işgâl altında olduğu için, Mekke ve Medine Suudi Arabistan’ın yönetiminde işgâl altında olduğu için Filistin işgâl altındadır, İsrail’in katliamları altındadır, bugün Gazze’de çocuklar İsrail’in devlet terörüyle paramparça oluyorsa, bunun sebebi aslında Hicaz’ın işgâl altında olmasıdır.
Hicaz’ın işgâl altında olması demek Müslümanların imanlarının, ahlâklarının zihinlerinin, gönüllerinin, merhametlerinin, vicdanlarının, cesâretlerinin işgâl altında olması demektir.
Orta Doğu’da oluk oluk akan Müslüman kanının sıçradığı yer evvelen ne Amerika, ne Batı ne de İsrail’dir, o kanın sıçradığı yer evvelen İslâm dünyasıdır... O kan evvelen Müslümanların vicdânına, Müslümanların ahlâkına ve imanına sıçramaktadır. 
İslâm dünyasının tam de merkezinde paramparça edilen Gazze çocuklarının mâsum bedenlerinin muazzez parçaları evvelen Suudi saraylarına, Ürdün saraylarına, Katar saraylarına, Kuveyt saraylarına, cümle Arap emirliklerinin saraylarına, evvelen Ankara’ya, evvelen âlimlerin rahlelerine, evvelen meşâyıhın sarıklarına ve evvelen tüm Müslümanların secdelerine savrulmaktadır. 
Suriye’de ve Irak’ta oluk oluk Müslüman kanı akıtan, kelle koparan, insanları uçurumlardan atan sözde İslâmcı örgütlerin ve onların arkasındaki devletlerin elindedir Gazze’de akan Müslüman kanı.
İsrail ile ticâretinde rekor üstüne rekor kıran, Barzani’nin petrolünü İsrail’e taşıyan fakat İsrail ile diplomatik münâsebetini kesmeyip, Venezuela kadar, Şili kadar, Küba kadar bile olamayan ve “Orta Doğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz” gibi asrın yalanının sâhibi Türkiye’nin vebâlidir Gazze’de akan Müslüman kanı. 
Kerkük’te katledilen yüzlerce Türkmen için sesini bile çıkarmayarak Gazze’ye müdahale etme ihtimalini sıfırlayan ve ciddiye bile alınmayan Ankara’nın siciline eklenen bir günahtır Gazze’de akan Müslüman kanı...
Türk patronajından mahrum bir Orta Doğu’da ve İslâm dünyasında huzur hayaldir. 
Türk adâletinden mahrum bir Orta Doğu’da ve İslâm dünyasında huzur hayaldir. 
Türk kuvvetinden mahrum bir Orta Doğu’da ve İslâm dünyasında huzur hayaldir.
Türk hâkimiyetinden mahrum bir Orta Doğu’da ve İslâm dünyasında huzur hayaldir.
Federasyonun ve özerkliğin konuşulabildiği, terör örgütünün paçavralarının ve eli kanlı liderinin posterlerinin yasak olmaktan çıkarıldığı, terör örgütü ile pazarlıkların yapıldığı altı oyulan bir Türkiye’nin böyle bir gücü de tabii olarak muhayyeldir...

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS