Ülkücüler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri
10 Ağustos’ta halk kendi oylarıyla devletin en üst makâmına Cumhurbaşkanı seçecek. Bir ilk bu... Bu ilkin bütün sorumluluğu ve vebâli halka ait olacak. Yani halk, TBMM’de seçilen ya da TBMM’ye dayatılan bir adayın Cumhurbaşkanlığına mâruz kalmayacak ve kendi tercih ettiği birini seçecek Cumhurbaşkanı olarak...
İlk turda seçilme garantisi olmayan Tayyip Erdoğan’ın yine ‘milliyetçi oylar’a ihtiyâcı var. NTV’de kendisiyle yapılan röportajdaki çanak sorulara verdiği cevaplardan birinde bu sebeple Ermenileri tahfif eden hatta ne tahfifi düpedüz Ermeniliğe hakaret eden Erdoğan, ardından “Dedemden de, babamdan da duyduğum ben Türk’üm” dedi...
Sıkıştığı her durumda milliyetçilere muhtaç kalan ama işin garibi her defasında da milliyetçilerden bir şekilde destek bulan Erdoğan, A. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki 367 krizinin aşılmasında Devlet Bahçeli’nin ve ardından referandumda genel olarak milliyetçilerin desteğine güvenerek yine ayaklarının altına aldığını defalarca söylediği milliyetçiliğe atıflar yaparak milliyetçi kesime, mitinglerinde ısrarla “Benim MHP’li kardeşlerim, benim BBP’li kardeşlerim” diyerek kur yapmaya başladı.
Peki, Ülkücüler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’a bir tek oy dahi verecekler mi, bir tek Ülkücünün eli sandıkta o oyu kullanabilecek mi, bir tek milliyetçi o evet mührünü Tayyip Erdoğan’nın resminin bulunduğu yere basacak mı?
Tayyip Erdoğan’a oy vererek, binlerce insanımızın kanı elinden damlayan İmralı cânisi Öcalan’ın, yıllardır PKK’yı destekleyen ve odasında bölünmüş Türkiye haritaları asılı bulunan Barzani’nin, Kandil’deki katil sürüsünün ve onların elebaşlarının destek açıklamaları yaptığı Tayyip Erdoğan’a oy vererek ‘Öcalan-Kandil-Barzani’den oluşan şeytan üçlüsüne ‘dördüncü’ olur mu herhangi bir Ülkücü?
Tayyip Erdoğan’a oy vererek, “AKP sâyesinde Türk olmaktan kurtulduk” diyen Aziz Babuşçu ve “Türk ırkı diye bir ırk yoktur” diyen Yasin Aktay’ın yanına üçüncü olur mu herhangi bir Ülkücü?
“Türk bayrağı demeyi tartışmamız lazım, artık Türkiye bayrağı demeyi öneriyorum” diyen Hilâl Kaplan’la, “Abdullah Öcalan’ın eli havada kalmamalıydı” diyen Nihal Bengisu Karaca ile aynı safta yer alabilir mi herhangi bir Ülkücü?
“İster kabul edin ister etmeyin, Öcalan Kürtlerin lideridir” diyen Beşir Atalay ve “Dağa çıkışlar nitelik kazandı” diyen Bülent Arınç ile aynı adaya oy verebilir mi herhangi bir Ülkücü?
Hırsızlığa fetvâ veren Hayrettin Karaman ile aynı fotoğrafın altına evet mührü basar mı herhangi bir Ülkücü?
“Reza’nın altına yatarım” diyen Muammer Güler ile, Bakara-Makara’cı Egemen Bağış ile, “MHP CHP’ye metres oldu” diyen Süleyman Soylu ile, “Erciyes’te uluyacağınıza meclise gelin” diyen Bekir Bozdağ ile birlikte aynı oyu kullanabilir mi herhangi bir Ülkücü?
“PKK ile görüşen şerefsizdir” dedikten bir süre sonra Türkiye’nin bölünmesi ve PKK’nın siyasallaşması, PKK’ya af, terörle mücadele eden rütbelilerin savaş suçlusu olarak yargılanabilmesi gibi ihanet maddelerinin görüşüldüğü iddia edilen Oslo ’daki PKK müzâkaresiyle ilgili “Hakan Fidan benim talimatımla görüştü, gerekirse yine görüşür” diyen Tayyip Erdoğan’a oy verebilir mi herhangi bir Ülkücü?
Olamaz!..
Hırsızlığı ve ihâneti onaylamaz hiçbir Ülkücü!
Eğer bir nebze olsun mâzisine saygısı kalmışsa, kollarında arkadaşı bir ülküdaşı can vermişse, bir tek dahi olsa bir Ülkücü şehidin ismi hafızasında kalmışsa, bir tek gün dahi olsa Ülkü Ocakları’na yolu düşmüşse hiç ama hiçbir Ülkücü Tayyip Erdoğan’a oy vermez, hiçbir Ülkücünün eli o mührü ‘evet’e basmaz!
Tayyip Erdoğan’a oy veren bizden değildir...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi