Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Şehitlerine ağlayamayan ülke…

Şehitlerine ağlayamayan ülke…



On yıllardır PKK terörüyle mücâdele eden bir ülkeydi Türkiye.


Kundaktaki bebeğinden,vakit namazı için câmiye sayılı kalmış adımlarını atan ihtiyarına, hayatının  baharında öğretmen olmuş genç kızlarımızdan belki bıyığı yeni terlemiş imamlarımıza, mühendislerimizden bürokratlarımıza, polislerimizden Mehmetçiklerimize kadar, halk otobüsünde yanarak can veren genç kızımızdan caddede kucağında bebeğiyle yürüyen anneye kadar, hamile kadınlarından tek çocukla anne-babalara, yeni evlenmiş delikanlılara kadar PKK terörüne binlerce şehit  veren bir ülkeydi Türkiye.


Her şehit cenâzesinde“bir ölür bin diriliriz” diyebilen, “bir oğlum daha var, onu da alın, vatan sağolsun” diyen bir ülkeydi Türkiye.


Şehit cenâzelerinde birbirinin etnik kökenini bilmeksizin aynı safta el bağlayan, aynı Fâtiha’yı okuyan, musallâdaki şehide haklarını  “helâl eden” bir ülkeydi Türkiye.


“Onlara ölüler demeyiniz, onlar şehittirler”  emrince amel eden ve albayrağa sarılarak, annesine, babasına, kardeşlerine, eşine, evlâdına, arkadaşlarına son kez gelen ve son yolculuğuna çıkan o muazzez naaşa yalnızca ve yalnızca “şehit” diyen bir ülkeydi Türkiye.


Topyekûn bir acının, topyekûn bir hüznün, topyekûn bir yasın, topyekûn gözyaşlarının şehitlere aktığı bir ülkeydi Türkiye.


Ne oldu bu ülkeye, ne oldu Türkiye’ye?


Ne oldu da, şehitlerine bile ağlayamaz, şehitlerine “şehit” diyemez ve “maskeli” gibi, “vandal” gibi sıfatlarla söz ederek kâtillerinin adını dahi telâffuz edemez ve kâtillerinigizler bir ülke oldu bu Türkiye?


Ne oldu da, şehitlerin ardından ağlamak, şehitlerin ardından yas tutmak, onların ardından binler, on binler, yüz binler bir araya gelerek şehitleri uğurlamak “kandan beslenmek” oldu?


Ne oldu da, PKK’ya “lânet”okumak, PKK’ya “kâtil” demek, şehitlerin kâtillerinin“PKK’lı kâtiller” olduğunu söylemek “savaş yanlısı” olmak oldu, “barış düşmanı” olmak oldu, PKK’ya yönelen nefret nasıl oldu da “barışa sıkılan kurşun” oldu?


Ne oldu da, bu ülkede Türk olmak bir özürlü durum hâline geldi?


Ne oldu da, bu ülkede Türk’ü yok saymak, Türk’ü hor görmek, Türk’e hakaret edebilmek vakıa-yıâdiyeden olabildi, ne o oldu da bu ülke şirâzesinden bu denli uzaklaştı?


Ne oldu da, İmrali’dakicâniyi, PKK’yı ve onun HDP gibi, KCK gibi uzantılarını binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti muhatap aldı ve asla kazanamayacakları bir terörün muhatapları olarak pazarlık masalarına oturdu?


Ne oldu bu ülkeye, ne oldu Türkiye’ye?


Bir tek şey oldu!


Türkiye Cumhuriyeti ile, Türk ile, Türk’edâir her şey ile aralarında ciddi mesâfeler bulunan, İstiklâl Mahkemeleri’nden 28 Şubat’a kadar mâruz kaldıkları her mağdûriyetin faturasını ‘devlet’e kesen ve Türkiye Cumhuriyeti’ne dâir biriktirdikleri tüm hesaplarını görme imkânını eline geçiren bir siyâsî kadro iktidar oldu.


Yakın uzak tüm coğrafyaya bütün imkân ve alâkasını yoğunlaştıran bu iktidar, içeriye ve içeriye dâir her şeye yabancılaştı. Suriye için, Mısır için, Myanmar için ayağa kaldırılan devlet ve kurumları Kerkük için, Doğu Türkistan için, Karabağ için kılını kıpırdatmadı, Suriye için, Mısır için, Myanmar için hıçkırıklarla ağlayan devlet ve ricâli, Kerkük için, Doğu Türkistan için, Karabağ için bırakın gözyaşını bir hüzün bile takınmadı çehrelerine.


12 yıldır vites büyüterek devam eden bu sürecin bugün geldiği noktada bir ‘büyük akıl tutulması’nın ardından yaşanan bir ‘büyük gönül tutulması’dır.  


Her şeye rağmen, sahaya sürülen bütün algı savaşlarına rağmen, üretilen bütün hayâlî düşmanlara rağmen unutulmaması gereken bir şey var:


On binlerce insanımızın kâtili PKK’dır, KCK’dır ve onların elebaşı Apo’dur.


‘Barış süreci’ adı altında yapılan tüm pazarlıklar bu ülkenin ekmeğine kan doğramaktır.


Aziz Türk Milleti,


Şehit cenâzelerineihtirâm ediniz, onbinler, yüzbinler, milyonlar uğurlayınız. PKK terörüne lânetler okuyunuz. PKK’lı kâtilllere lânetler okuyunuz.


Biliniz k, size ‘barış süreci’ diye dayatılan her şey bu ülkenin temeline döşenmiş mayınlardır. Barış savaştan sonra düşmanla yapılır. Öncelikle Kürtler bizim düşmanımız değildir ve bugün sokakta silahsız askerlerimize sinsice yanaşıp kurşun sıkan PKK ile Türkiye Cumhuriyeti devleti henüz daha savaşmış değildir. Karanlıkta mayın döşemeğe alışmış, karanlıkta kurşun sıkmaya alışmış bir hainlik savaşmayı bilmez.


Ancak milletler ve devletler savaşır.


PKK ve benzerlerinin sonu telef olmaktır…











Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS