Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Vıcık vıcık bir seçim hamlesi: ‘Mecbûrî Osmanlıca dersleri’

Vıcık vıcık bir seçim hamlesi: ‘Mecbûrî Osmanlıca dersleri’


Peşînen söyleyelim Osmanlıca isimli müstakil bir lisan yoktur, Osmanlıca, Türkçe’nin eski harflerle yazılmasından ibârettir.


Yaşı artık epeyce kemâle ermiş tarihçilerimiz, edebiyatçılarımız, romancılarımızdan bâzıları müsveddelerini hâlâ Osmanlıca olarak yazarlar, meselâ Cahit Uçuk bütün romanlarını Osmanlıca yazar, yardımcısı yeni harflere çevirirdi.


Ve itiraf edelim Osmanlıca roman tercümelerinin okumanın tadına doyum olmaz.


Osmanlı’da Yusuf Kâmil Paşa’nın 1862’de Fenelon’un‘Telemaque’isimli romanıyla başlayan tercüme faaliyetleriyle neredeyse dönemin tüm romanları Türkçe’ye tercüme edildi.


Cervantes’in Don Kişot’unu, Tolstoy’un AnnaKarenina’sını, Victor Hugo’nun Sefiller’ini ve tabii Namık Kemâl’in, Reşat Nuri’in eserlerini Osmanlıcadan okumanın zevki bambaşkadır.


Hele ki Cevdet Paşa’ın‘Mâruzât’ını, ‘Kısas-ı Enbiyâ’sınıOsmanlıca baskılarından kıraat etmek başlı başına bir ayrıcalıktır.


İşin belki de en heyecanlı tarafı sahafların tozlu raflarında tarafınızdan bulunmayı bekleyen Osmanlıca kitapları almaktır, müdâvimi olduğum sahaf Sami Efendi’nin arayıp, “Kâmus-u Türkî geldi, eksiksiz ve temiz”  veya “Mirâtü’l Mekke ve Mirâtü’l Medine geldi takım olarak, bir bak istersen” diyerek haber vermesidir ki, bu heyecânıdefaatle yaşamış bir okuyucu olarak yeni nesillere de tavsiye ederim.


Şimdi hükümetin gündeminde bilmek kaçıncı eğitim şûrasında alınan tavsiye kararıyla bütün liselerde ‘mecbûrî Osmanlıca dersleri’ uygulaması var.


Hareket noktaları ise çok bildik bir sağcı klişesi:


“Dedelerinin mezar taşlarını okuyamayan nesiller…”


Duyan da, bugün yaşayan herkesin dedesinin,ya da büyük dedesinin Osmanlıca yazılı mezar taşı olduğunu zanneder.


“Dedelerinin mezar taşlarını okuyamayan nesiller…”  klişesi siyasal İslamcıların Atatürk’ün harf inkılâbına düne kadar gizlice yöneltebildikleri bir eleştiridir, bugünlerde alenî olarak telâffuz ettikleri, yazıp çizebildikleri hakâret hâline gelmiştir.


Yine maksatları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek ve yaklaşan seçimlerde eskiyen ve AKP iktidarı döneminde ahlâkından soyulan başörtüsünün yerine kullanabilecekleri ve istismâr edebilecekleri bir argüman bulmuş olmalarıdır.


Mecbûrî Osmanlıca derslerini savunan başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP bürokrasisinin hemen tamamı Osmanlıca okumayı bilmez… Ömürlerinin 60 senesine bir Osmanlıca metin okumayı sığdıramayanlar, Mimar Sinan’ın bile dokunmaya kıyamadığı Bursa’nın tam ortasına TOKİ mârifetiyle 22 katlı gökdelenler dikenler, Sultanahmed Camii’nin silûetini bozan gökdelenlere izin verenler, Vahidettin Köşkü’nü yıkıp yerine beton bina yaparak bahçesindeki ağaçları katledenlerin liselerde mecbûrî Osmanlıca dersleri uygulaması, vıcık vıcık bir sağcılığın seçim hamlesi olmaktan öteye geçemez.


Kaldı ki, bütün liselerde Osmanlıca öğretecek bir öğretmen kadrosu Türkiye’de yoktur. İlâhiyat fakültesi mezunlarının, Dil ve Tarih Coğrafya fakültesi mezunlarının bile büyük bir çoğunluğunun Osmanlıca bilmediği bu ülkede Osmanlıca dersi verecek öğretmen yoktur.  


Bilmem hangi vakıf aracılığıyla düzenlenen kurslarda sertifika verilen üç-beş câhilyandaşın öğreteceği Osmanlıca ile takvim yaprağındaki kurâbiyetârifinibile okuyamaz liseliler.


Ayrıca mezar taşları öncelikle torunların değil tarihçilerin, sanat tarihçilerinin okuması gereken eserlerdir. Tarihî mezarlıkları per-perîşân bir ülkenin mecbûrî Osmanlıca dersleri tartışması abesle iştigâlden başkaca bir şey değildir.


Davutoğlu’nun konuyla ilgili sözleri de çok enteresan doğrusu.


“O mezar taşları, hakir gördükleri, tahkir ettikleri mezar taşları şehitlerimizin, bu topraklarda ecdadın bıraktıkları tapu mührüdür” diyor Hazret.


Sormazlar mı hiç Davutoğlu’na acaba, “Siz o, şehitlerimizin ve ecdâdın bıraktığı ve tapu mührü dediğiniz toprakların bir kısmında devlet hâkimiyetinion binlerce insanımızın kâtili PKK’ya terk ettiniz, terk ettiğiniz o topraklarda PKK, şehitlerimizin aziz hâtıraları üzerinde zılgıt çekiyorlar” diye?


Neymiş, dedelerinin mezar taşlarını okuyamıyormuş yeni nesiller.


Evet, belki okuyamadılar dedelerinin mezar taşlarını, fakat hiç olmazsa üzerinde kimsenin tepinmesine de müsaade etmedi o yeni nesiller…


 


 










Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS