Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Çözüm süreci buzdolabında.. şehitler morgta..

Çözüm süreci buzdolabında.. şehitler morgta..


“Maalesef hem terör örgütü hem de onun siyasi uzantısı olan parti, bu imkanı değerlendiremedi. Hiçbir devlet toprakları üzerinde kendi meşru otoritesi dışında paralel yapıların oluşmasına, bunların vatandaşlara musallat olmasına izin veremez.”


“Öyleyse şu anda bu buzdolabındadır…”


Tayyip Erdoğan’ın sözleri bunlar.. Üç yıldır allayıp pullayıp, orantısız propaganda gücü ve bu güç karşısında bâzısı gönüllü bâzısı pofeyonel olarak eğilen liberalinden İslâmcı müfrezelerine kadar, bürokrasisinden siyasetçisine kadar, Kürt olduğunu elli sene sonra fark eden sermâyedârından ülkücü eskisi milletvekiline kadar müfrezeler hâlinde pazarladıkları, yanlışlıklarını, açmazlarını, risklerini, bedellerini hiç düşünmeden dayattıkları ve adına ‘çözüm süreci’ dedikleri sunturlu ihânet yolunun sonuna, bir seçim neticesinde ulaşamadıkları tek başına iktidar ve başkanlığı getirecek 4 yüz milletvekilini alamadıkları için varmaları ne kadar acı.. ne kadar onursuzca..


Oysa çok basit bir açıklama yeterdi:                             


“Büyük bir hata yaptık.. Ortadoğu’da patronaj rûyâları gördük.. ve düşmanla.. evlâtlarımızın  kâtilleriyle pazarlık masalarına oturduk.. şehit anne ve babalarına sormadan helâlleştik, şehitlerin onurunu düşünmeden Peygamber hırkasını necis yerlere serdik..” demeleri yeterdi..


Öyle olmadı…


Tek başına iktidar olabilselerdi, ülkeyi parçalanmaya kadar götürecek  ‘çözüm süreci’ni vites büyüterek devam ettireceklerdi…


Şimdi..


Aynı kadrolar ve müfrezeler terörü lânetliyorlar.. koro hâlinde.. koro hâlinde “Güneydoğu’da dağlara bahar geldi.. insanlar akın akın şenliklere gidiyor, emân yurdu hâline geldi.. Öcalan ölümü değil hayâtı seçti..”  ve bunlar gibi daha nice hamâkat ve ihânet cümleleri kuranlar yine koro hâlinde yani sürü hâlinde PKK-HDP lânetlemeleri yazıyorlar, konuşuyorlar…


Korucular infâz edilirken tek tek.. çarşı ortasında askerlerimiz infâz edilirken susuyorlardı… görmezden geliyorlardı.. “kandan beslenenlerin provokasyonları” diyorlardı PKK’yı fâil olmaktan çıkarmak için.. ‘paralel parmağı’ arıyorlardı PKK’yı mâsumlaştırmak için.. “hayvanlar bile anladı çözüm sürecini” diyorlardı.. Apo’ya teşekkür ediyordu hükümetin vâlileri…


Ne oldu?


Ne değişti?


Hiçbir şey.. PKK bu milletin evlâtlarının ve Kürtlerin de kâtili bir örgüt.. akıtabildiği kan miktarınca varlığını sürdürebilecek bir terör örgütü.. dün de öyleydi.. bugün de öyle.. yarın da öyle olacak… HDP ise PKK’nın terörü besleyen siyâsî kanadı.. dün de öyleydi.. bugün de öyle.. yarın da öyle olacak…


Ne oldu?


Ne değişti?


Hiç!


Değişen tek şey… Sandık ne 4 yüz milletvekili verdi ‘çözüm süreci’nin sâhiplerine, ne de tek başına iktidar!


‘Çözüm süreci’ni buzdolabına değil, çöpe kaldıran sandıktı, yani millet irâdesi…


Ve şimdi sanki üç yıldır dünyanın ücrâ bir köşesinde inzivâya çekilmişler de hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi buyuruyorlar:


“Öyleyse çözüm süreci buzdolabındadır…”


Fırsat bulduğunuzda.. şartlar olgunlaştığında buzdolabınızdan çıkarıp ısıtacağınız ‘çözüm süreci’niz belki sizin buzdolabınızda, …


Fakat şehitlerimiz kervan kâfile morglardalar.. bir daha asla ısınamayacakları moglardalar…


Ve morg sizin buzdolabınızdan daha soğuk…






Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS