
Tuğrul Türkeş üzerinden bir ihânet saçmalığı...
Bozkurtların başbuğları kükreyince Söğüt'te.. soluk yapraklar uçuşuyor.. dökülüyordu her nefeste.. yiğitler akından akına gidiyor.. bütün cihan ülkülerinin farkına varıyordu.. bıyıkları yeni terlemiş gencecik civan gibi çocuklardı.. başkanları belki bir ya da iki yaş büyük olurdu.. hepsi delikanlılık çağındaydı..
Okullarında.. mahallelerinde.. iş yerlerinde.. bulundukları her zemin ve cemiyette saygı görürlerdi.. vatan sevgileri, millete adanmışlıkları dilden dile dolanırdı.. düşmanları için korku.. dostları için umutlardı.. korkusuzlardı.. ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türklerdi.. Ülkücüydü onlar.. bir ölüyor.. bin diriliyorlardı.. onlardan kim usanasıydı?!
Bir 12 Eylül sabahıydı... Delicesine bir sevdayla bağlı oldukları ülkelerinin ve kendilerinin üzerinden bir askerî darbenin tankları geçti... Ezim ezim ezildiler.. uğruna genç bedenlerini toprağa verdikleri devletle tanıştılar.. onlar uğruna hayatlarını vermişti.. gençliklerini.. sevdalarını.. her şeylerini... Oysa 12 Eylül ile tanıştıkları devletin işkenceleri altında kalıyorlar ve darağaçlarında sallanıyorlardı... Savruldular.. zihnen her yöne savruldular.. bedenen her yöne savruldular.. şirâzeleri kaydı.. cemaatlerin tamamına insan fideliği oldular.. yeni kurulan partilere dolgu maddesi oldular.. yeraltı dünyasının aktörleri oldular.. oldular.. oldular..
Ülkücülük batan bir güneş gibiydi... Onlar dağıldıkça.. onların şirâzesi kaydıkça.. raconları da tükendi.. saygınlıkları da tükendi.. itibarları da tükendi.. delikanlılık çağındayken onlar, düşmanları korkarken.. dostları saygı duyarken.. ne kurmaylarına saygı kaldı.. ne de düşmanları onlardan korkar oldu..."Katillerle ortak olmam.." dedi Rahşan Ecevit.. cevap verilmedi, haddi bildirilmedi..
Meydanlarda ip salladı genel başkanları.. hemen cevap geldi.. "Sen assan assan Apo'nun paltosunu asarsın vestiyere.." dendi.. cevap verilmedi.. haddi bildirilmedi... "Meydanlarda uluyacağına Meclis'e gelsin.." dendi.. cevap verilmedi.. haddi bildirilmedi... "Erkek değil, ürkek ürkek.." dendi.. cevap verilmedi.. haddi bildirilmedi... Türlü hakâretlere mâruz kaldı Ülkücüler.. cevap verilmedi.. haddi bildirilmedi... Kasetleri yayınlandı Ankara'daki yöneticilerin.. rezillik ayyûka çıktı.. hareketin bizzat Genel Başkanıyla ilgili namdar köşe yazarları çirkin ithamlarda bulundu.. cevap verilmedi.. haddi bildirilmedi..
Önüne gelen.. ağzı olan her siyâsî.. her gazeteci hakâretler etti.. cevap verilmedi.. haddi bildirilmedi... Ve 25 Mart 2009 tarihinde Keş Dağı'nda bir helikopter düştü... Düşen helikopterin içinde Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve berâberindeki arkadaşları vardı... Hepsi öldüler.. Helikopter üç gün boyunca bulunamadı.. helikopter bulunduğunda oradaki muvazzaflar mahkemeye verdikleri ifadede, helikopterin parçalarını neden söktükleri sorusuna "hatıra olarak söktük.." dediler, olay anında çektirdikleri fotoğraflarda otuz iki dişleri de görünene kadar sırıtıyorlardı.. belliydi ki ülkücüleri ciddiye almamışlardı... Dönemin bir bakanı, helikopterin düşmesi ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili, "Bu mesele gereğinden fazla konuşuldu.." dedi... Belli ki ülkücüleri ciddiye almıyordu... Daha delikanlılık çağında düşmanlarına korku, dostlarına umut olan ülkücüler ciddiye alınmıyordu.. itibarları tükenmişti.. kimse onlardan çekinmiyordu.. Helikopter enkâzının altında kalan topyekûn ülkücülerdi aslında..
Ve ülkücülerin raconu bitmişti...
Şimdi...
Alparslan Türkeş'in küçük oğlu Kutalmış Türkeş, AKP'de milletvekilliği yapmış...
Ne gam!
Şimdi Alparslan Türkeş'in büyük oğlu Tuğrul Türkeş AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun seçim hükümeti için bakanlık teklifini kabul etmiş...
Bu kabulü ile dâvâya ihânet etmiş Tuğrul Türkeş!
Tuğrul Türkeş hayatı boyunca ne zaman bir semt Ocak Başkanı kadar ülkücü olmuş ki? Ne zaman bir yurt başkanı kadar ülkücü olmuş ki? Ne zaman bir okul başkanı kadar ülkücü olmuş ki, şimdi AKP'de bakanlık teklifini kabul ettiği için hain oluyor? Kıymeti soyadından menkul Tuğrul Türkeş bu soyadını lâyıkıyla taşımış mı ki? Ve şimdi hangi dâvâya ihânet etmiş oluyor?
Ülkücü Hareketin raconunu bitirenler, Ülkücü Hareketin saygınlığını bitirenler, Ülkücü Hareketin itibarını bitirenler kûşelerinde muteber de Tuğrul Türkeş mi hain oluyor?
Hain olabilmesi için, önce soy ismi kadrosundan değil, hayatıyla mensup olması gerekiyordu Ülkücü Harekete..
Gerisi lâfugüzaf...
Ülkücülerin raconu artık bir mizah meselesidir...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi