‘Son ülkücü..’
Bir adanmışlık hikâyesinin naif karakteridir 'son ülkücü'.. ve aslında tam olarak bir Kemâlettin Tuğcu hikâyesinin kahramanı olacak kadar naiftir.. filme alınmış bir hikâyenin castının başrolüdür 'son ülkücü', afişlerinde, tanıtımlarında ismi geçmeyen bir başrol...
Bursa'nın işgâli sırasında Osmangâzi türbesinde sandukaya yaslanıp fotoğraf çektiren ve "Kalk ey koca sarıklı koca Osman, kalk da torunlarının hâlini gör, kurduğun devleti yıktık" diyen Yunanlı komutan Venizelos'un oğlu Sofokles'in bu küstahlığı Anadolu'ya yayıldığında, Kayseri Lisesi'nde 63 öğrenci, okullarını terk ederek savaşa katılırlar ve o 63 liseli öğrenciden geri dönen yoktur. Kayseri lisesi 1920-21 yılında mezun veremez.. O 63 liseli öğrencinin hepsi 'son ülkücü'dür...
Çoğunluğu 15 ilâ 19 yaş arasında henüz delikanlılık çağında Çanakkale'den Yemen'e, Sakarya'dan Balkanlara kadar "Hey onbeşli onbeşli" türkülerine şehit sözü olarak düşen 1315 doğumluların hepsi 'son ülkücü'dür...
Gönüllü yazıldığı askerlik vazifesini ifâ ettiği alayın otomobillerine lastik alabilmek ve Çanakkale'ye yetiştirebilmek için bir gecede taklit 100'lük kâime yani 100 Lira yaparak Yahudi tüccardan lastik alan ve paranın altına, "Bedeli Çanakkale'de altın olarak tevsiye olunacaktır" yazan gönüllü ihtiyat zabiti Galatasaray Lisesi öğrencisi Mehmet Muzaffer 'son ülkücü'dür...
18 Mart 1915'te müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırdığında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda mekanizması bozulan 276 kiloluk bir top mermisini kaldırıp namluya sürerek ateşleyen ve İngiliz zırhlısını vuran Seyit Onbaşı 'son ülkücü'dür...
İstanbul'u işgal eden General Harrington'un altın vaat ederek iş birliği teklif ettiği ve "Her teklif herkese yapılmaz, bu sözleriniz beni ancak rencide eder, benim bir devletim var, Devleti Âli Osmânî, bir bayrağım var ay- yıldızlı bayrak, bir kumandanım var Eşref Bey" cevabını veren Zenci Musa 'son ülkücü'dür...
14'ünde Abidinpaşalı Adem, Tokatlı Mustafa Taştangil, 15'inde Balıkesirli Kemal.. Sağır-dilsiz Ahmet Sarpkayalar, Kenanlar, Bekirler, Hüseyinler.. Bir iftardan sonra katledilen Ruhi Kılıçkıran, ciğerlerine hava basılarak şehit edilen Dursun Önkuzular.. Ümraniye'de beş işçiydi onlar, Adana'da altı öğretmen.. Başı tekmelenerek öldürülen Bilge Özsoy 2, Hamido'nun torunu Selim Bozkurt ise 2,5 yaşındaydı.. Dokuma işçisi Alaattin Gündüz'ün nasibine 27 kurşun düşmüştü, şehit olduğu gün bir oğlu oldu, Alaattinkoydular adını.. Kızı ve karısıyla birlikte şehit edilen Ali Rıza Altınoklar.. Cuma namazı çıkışında bıçaklanarak katledilen Alper Tunga Uytunlar.. Şehâdetinden bir gün sonra, evine Hukuk Fakültesi'ni kazandığı haberi gelen Atalay Çakırlar, mahkeme kararıyla mezarı açıldığında cesedinin bozulmadığı görülen Hasan Tezerler, 16 yaşında şehit düşen evinin tek oğlu Bekir Çifterler,
Yine ailesinin tek çocuğu Bleda Aybars Tekinler.. Hüseyin Kurumahmutoğulları...
Alparslan Türkeşler.. Gâlip Erdemler.. Muhsin Yazıcıoğulları...
Hepsi 'son ülkücü'ydü.. ve ismini anamadığımız binlercesi...
'son ülkücü' bir karakterdi.. yaptığıyla ve yapmadığıyla.. yapabildiği ve yapamadığıyla.. vazgeçtiği ve vazgeçemediğiyle.. fedâ ettiği ve fedâ edemediğiyle.. koruduğu ve korumadığıyla.. sadâkatiyle.. hesapsızlığıyla bir isim değildi 'son ülkücü'.. bir karakterdi.. bir ahlâktı.. leke kabul etmez, gökten inmez bir bayraktı.. öpülüp alınlara konulan bir sancaktı 'son ülkücü'... kelâmın haysiyeti.. tutulan temiz el.. omuz verilen temiz dost.. üzerine titizlenilen tertemiz mâzi.. yanında ucuzluğa, pespâyeliğe, hafifmeşrepliğe, cehâlete, görgüsüzlüğe yer vermeyen yerinde ağır bir taştı 'son ülkücü'...
Her nerede görürseniz âhirete göçmüş bir 'son ülkücü' kabri, gönülden bir Fâtiha okuyunuz.. Her nerede görürseniz yaşayan bir 'son ülkücü' selâm veriniz, kucaklayınız...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi