![](include/class/timmy/timthumb.php?src=files/writers/profil_111.jpg&w=64&h=63&zc=2)
Anlamazsın çocuk..
Anlayamazsın sen neler olup bittiğini.. Elinle yüzünü sildiğinde eline bulaşan kana bakarsın ve anlayamazsın neden aktığını o kanın.. Kimin akıttığını.. Üzerine yağan bombaları anlayamazsın sen çocuk.. Senin Kerkük'te, Musul'da, Halep'te, Telafer'de, Üsküp'te, Selânik'te, Kırcaali'de, Bakü'de, Türkistan'da, Kırım'da, Yemen'de, Galiçya'da, doğmanın nasıl ve nice bir kader olduğunu anlayamazsın.. Doğduğun toprakların altındaki o kara sıvının gökyüzünden üzerine yağan bombalarla kan olarak aktığını anlayamazsın sen çocuk.. Doğduğun evlâd-ı Fâtihan topraklarında, aykırı topraklarda, yaşlı kıtanın tam ortasında gülden terâzilerde gül tartan, kurt ile kuzuyu birlikte yayan dervişlerin, akıncıların, Martali Matyasların, Ersagunların torunları olarak annenin karnında neden öldürüldüğünü anlayamazsın sen çocuk.. Bahçesaray'da bıyığın terleyip de o kalpağı delikanlı başına geçiremeden Sibirya sürgünü yollarda neden öldürüldüğünü anlayamazsın.. Anlayamazsın sen çocuk.. Lefkoşe'de bir banyo küvetinde annenizle birlikte üç kardeş birden kurşuna dizilmeyi anlayamazsın...
Anlayamazsın sen çocuk...
Sen çocuk; göklerin melekûtunda yaşarken yetişkinlerin nasıl kirlendiğini anlayamazsın.. Şaşırmış gözlerle bakmak düşer senin hissene yalnızca.. Haklısın.. Şaşkın bakışların senin masûmiyetin çocuk.. Çünkü kirlenmiş yetişkinler şaşırmıyorlar.. Şaşırma duygusunu yitirmek çok kötü çocuk, çok kötü.. Kötülüğe alışmak demek şaşırma duygusunu yitirmek.. Senin fotoğrafın da, tıpkı sâhile cansız bedeni vuran Suriyeli akranın gibi, tıpkı bir akbabanın başında beklediği açlıktan ölmek üzere olan Afrikalı akranın gibi birkaç gün gündemde kalacak belki de ödül alacak fotoğrafın.. Ama hepsi o kadar be çocuk.. Hepsi o kadar..
Sana sarılmak isterdim çocuk.. Seni sarmalamak.. Akşam soframızda birlikte yemek yemek isterdim be çocuk.. Gece üzerini örtmek isterdim.. Güzel bir güne uyanmanı o kadar çok isterdim ki çocuk..
Senin Kerküklü, senin Musullu, senin Telaferli, senin Üsküplü, Selânikli, Kırımlı, Türkistanlı bedeninde tüm Türk çocuklarına sarılmak isterdim çocuk.. Senin gözlerinden görmek isterdim dünyayı, senin ihâneti anlamayan tertemiz bakışlarından görmek isterdim...
İnan bana yetişkin olmayı istemezdim çocuk, inan bana seninle birlikte ölmeyi tercih ederdim, senin mâsumiyetinle birlikte ölmeyi ne kadar da isterdim...
Sen Kerküklü, sen Musullu, sen Telaferli Türk çocuğu...
Sen bizi bağışla çocuk.. Sen bağışlamazsan eğer biz helâk olacağız çocuk.. Biz helâk olacağız.. Senin gözyaşların bizi helâk edecek çocuk..
Ya da en iyisi sen bizi bağışlama çocuk.. sakın bağışlama.. en doğrusu belki de bu çocuk.. bağışlamaman...
Hepinizin gözlerinin çevrildiği, hepinizin umutlarının yöneldiği, hepinizin dualarının sardığı burada bile Türk çocukları ölüyor çocuk... Burada da Türk çocukları ölüyor, onlar yalnızca sizden biraz daha büyükler... Mayınlara basıyorlar ölüyorlar, karakolları basılıyor ölüyorlar, ölüyorlar.. ölüyorlar...
Çünkü çocuk.. Çünkü yetişkinler sizi değil, kendilerini, güçlerini, iktidarlarını, makamlarını, mansıplarını, ihtiraslarını, yönetme hazlarını daha çok seviyorlar çocuk... Sizden vazgeçiyorlar ama kendilerinden, güçlerinden, iktidarlarından, makamlarından, mansıplarından, ihtiraslarından, yönetme hazlarından vazgeçemiyorlar çocuk...
Çünkü çocuk, sizden değil, kendilerinden, güçlerinden, iktidarlarından, makamlarından, mansıplarından, ihtiraslarından, yönetme hazlarından vazgeçecek olanların büyümesini istemiyorlar, yönetmesini istemiyorlar...
Anlamazsın çocuk...
Neden öldüğünü, neden sâhipsiz kaldığını anlamazsın çocuk, sen Türk çocuğusun öleceksin...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi