Zeytin…
Mukaddes kitaplar onun adına "zeytine and'olsun" diyerek yeminler ettiler ve zeytin için dediler ki, "Ve bir de ağaç yarattık ki, Tûr-i Sinâ'dan çıkar; hem yağ bitirir, hem yiyeceklerine bir katık…"
Kutsal kitapların tebliğcileri ve Tanrı'nın Resulleri ümmetlerine salık verdi, "Zeytinyağını ekmeğe katık ediniz ve onunla yağlanınız. Zirâ o, mübârek bir ağaçtandır" dedi… Resuller, ümmetlerine hayat olarak salık verdikleri zeytin ağacında gün geldi çarmıhlara gerildi, gözyaşı zeytin tânesinin üzerinde bir çiğ damlasına dönüştü…
Yarattığı insanoğlunun dünyaya saçtığı kötülük tohumlarının tüm yeryüzünü kapladığını gören Tanrı, bir tufanla cezâlandırmağa karar verdi âdemoğlunu ve Hz. Nuh'tan bir gemi yapmasını istedi, bu gemiye temiz bütün hayvanlardan erkek ve dişi yedişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyledi. Nuh gemiyi yaptı ve hayvanları gemiye aldı. Ardından Tanrı'nın büyük tufanı başladı. Hazret-i Nuh ve gemisindeki canlılar hâriç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silindi. Tufan durulduğu zaman Hazret-i Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için yedi gün geminin penceresinden bir güvercin saldı dışarıya. Yedinci gün ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla geldi güvercin. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anladı. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi oldu, tufânın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün…
Tüm kutsal kitaplar, bolluk dedi, adâlet dedi, sağlık dedi, gurur dedi, zafer dedi, refah dedi, bilgelik dedi, akıl dedi, arınma dedi zeytin için…
İsa'ın gerildiği çarmıhın ağacı da zeytindi, Âdem'in gömüldüğü yerde biten ağaç ta zeytindi, kralların başında taç olan da zeytindi, soğuk sudan da eski tat olan da zeytindi…
"Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter" diyor ya romancı, Akdeniz zeytindi. Ayrılmamacasına birbirine kenetlenen iki renkti mavi ve yeşil Ege'de, Ege zeytindi. Kadim medeniyetlerin beşiği Mardin zeytindi, Hatay zeytindi, hülasaası Anadolu zeytindi…
"Bir zeytin ağacı olan aç kalmaz" der Romalılar….
Bizim çok zeytin ağacımız var… Birden çok… Binden çok… Binlerceden de çok…
Ne turizmin, ne enerjinin, ne eğlencenin ne de siyasetin bitmez tükenmez, gemlenemez iştahını doyurmak için fedâ edemeyeceğimiz birden çok, binden çok, binlerceden de çok zeytin ağacımız var bizim…
***
İmam namaza durdu. İftitah tekbirini aldı, Fatiha'yı okudu ve Besmele çekerek devam etmek istedi. "Ve't tîni vez zeytûnî…". Fakat devamı gelmedi, unutmuştu imam âyetin devâmını. Bir daha denedi, baştan aldı, "Ve't tîni vez zeytûnî…"… Yok, hatırlayamıyordu. Üçüncü denemesi de başarısız olunca cemaatten birisi imama seslendi, "Hocam kaymak gibi innâ ateynâ duruken ne işin var zeytinliklerde" dedi…
Fıkra bu işte…
O kadar çok arazî varken sanayi için, enerji için, eğlence için ne işiniz var zeytinliklerimizde?
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi