Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > İhânetin kısa filmi ve psikolojik savaşın ihânet taburları

İhânetin kısa filmi ve psikolojik savaşın ihânet taburları



CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün, ‘Avrup Yakası’ isimli absürt komediye taş çıkartan kaçırılma(!) hikâyesinin ekranlara yansıyan ‘çalışılmış replikler’inden sonra, mümkün olsaydı da, CHP’li Hüseyin Aygün’ün kendi tâbiriyle ‘saygılı çocuklar’la yaşadığı kırk sekiz saatlik ‘dağ macerası’nın ‘kamera arkası’ görüntüleri de televizyonlarda yayınlansaydı keşke. Ve Ellerinden oluk oluk ‘bu ülke’nin evlâtlarının tertemiz kanları damlayan ‘saygılı çocuklar’(!)ın yolladığı ‘barış çağrıları’na elçilik eden CHP’li Hüseyin Aygün’ün, PKK’nın yürüttüğü ve PKK adına yürütülen ‘psikolojik savaş’ın, ‘imaj çalışması’nın  nasıl bir gönüllüsü olduğunu izleseydi kamuoyu.


PKK adına yürütülen bir ‘psikoloji savaş’ın BDP dışındaki gönüllüsü Hüseyin Aygün şüphesiz yalnız değil bu savaşta, pek çok cephe arkadaşı var.


Medyanın ‘kare as’ı C. Çandar, H. Cemal, Ahmet Altan, Oral Çalışlar ve onların gölge kalemleri, EMEP, ESEP, ÖDP kadroları ve bir takım STK’lar, PKK adına yürütülen ‘psikolojik savaş’ın ve ‘imaj çalışması’nın bir cephesini oluştururken, diğer ‘tabii cephesi’ni de BDP oluşturuyor.  


BDP milletvekilleri ve berâberindeki partililerin(!) Şemdinli İlçesi, Günyazı ve Bağlarköyü kırsalı   girişinde yolları dört PKK’lı tarafından kesiliyor, 23 Temmuz’da başlayan ve yirmi gün süren Şemdinli operasyonu ile ilgili bilgi alıyorlar. PKK’lı teröristlerle uzun süren kucaklaşmalar ve öpüşmeler, rahat ve gülümseyen çehreler, silahlı PKK’lılara yönelen hayranlık dolu bakışlar, hepsi aslında Şemdinli operasyonunda ağır darbe alan PKK’ya yönelik, medya ve STK’ların ‘ihânet konvoyu’nu genişleten bir ‘imaj çalışması’ndan, PKK adına yürütülen bir ‘psikolojik savaş’ın merhalelerinden ibâret…Son yıllarda esen rüzgârların kıblesini değiştirdiği Avni Özgürel’in, Kandil’de Karayılan ile yaptığı görüşme sonrası, Barış yolu nasıl açılır diye fırsat kollayan bir insan gördüm” diyerek ivme kazandırdığı bir ‘imaj çalışması’ bu.


Nitekim 18.08.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde Ahmet Altan bu imaj çalışmasına yine kendi ihânet romantizminden katkı sunuyor ve şunları yazıyor: “Aygün’ün söylediklerini çok iyi anlıyorum çünkü ben de Kandil’den aynı duygularla ayrılmıştım, rastladığım en zeki ve esprili insanlardan biri olan Salih bizi yolcu ederken bana sarıldığında, onu oğlum gibi görmüş, bir gün başına bir şey gelecek diye endişelenmiştim”.


Bir noktadan sonra bütün bunları anlamak mümkün.


Bir ihânet katarı var ve bu katara eklenen gönüllü vagonlar var, isteyen istediği vagona biniyor. İhâneti ilk kez görmüş bir ülke değil ‘bu ülke’, hainleri de, aymazları da, gâfilleri de. PKK adına yürütülen ‘imaj çalışması’nın kreatörleri,  metin yazarları, aktörleri bir büyük projeksiyonun isthdâm edilmiş kadroları olarak vazifelerini ifâ ediyorlar.


Bayram izni için ailesinin zar zor denkleştirebildiği uçak biletinden arta kalan elli lirayla da çocuklarına bayramlık alma hayâli kuran, ancak İzmir Foça’da PKK’nın bombalarıyla şehîd olan  Deniz Muhafız Er Özkan Ateşli’yi oğlu gibi görmeyenler,  o bombalı eylemin emrini verenlerden ‘barış için fırsat kollayan’(!) bir insan portresi çıkaranlar, şehid olan Mehmetçikleri ‘açılım zâiyâtı birkaç Mehmet’ olarak görenleri bir noktaya kadar anlamak mümkün.


Bir ‘ihanet taburu’ olarak tavazzuf ediyorlar. 


Asıl mesele, bu ‘psikolojik savaş’ın tek taraflı yürütülüyor olması.


Hükümetin buna karşı hiç ama hiçbir planının, alternatifinin olmaması. Büyük paralarla finanse dilen vakıfların, düşünce kuruluşlarının, think-tank örgütlerinin, beslenen onca danışmanın ne iş yaptığıdır asıl mesele.


PKK adına yürütülen ‘psikoljik harbi’ ve ‘imaj çalışması’nı yalnızca seyreden ve politik demagojilerle ya da polemiklerle siyâsî hayatını devam ettiren bir iktidar ve o iktidârın dümen suyundaki muhalefetin seyirci localarındaki ‘mânidâr’ atâletidir asıl mesele.


Oysa…


‘Bu ülke’de yaşayan ‘bizim Kürtlerimiz’den oluşan büyük bir sessiz çoğunluk yaşamaktadır. Sessizce olan biteni izlemeye ve ‘ihânet taburları’na katılmadan sessizce tek millet olarak kalma irâdesini PKK tehtidi ile devletin güvencesi arasında ortaya koymaktadırlar. Ya enselerinde lodosun sıcak nefesini yani PKK’yı ve gönüllü taşeronlarını hissedecekler ya da devletin güvencesini. Onlar beklemedeler.   


‘Bu ülke’de binlerce bayrağa sarılı tabuta rağmen bir tek Kürt komşusuna kaşını kaldırmayan, onu incitmeyen büyük ve aziz bir millet yaşamaktadır. Yaşadığı bunca acıya, toprağa verdiği binlerce fidana rağmen, hâlâ etnik kökeniyle asla ilgilenmeksizin aşını, ekmeğini, acısını, neşvesini ve kaderini paylaşan büyük ve aziz bir millet yaşamaktadır. 


‘Bu Ülke’de yan yana beşiklere doğmuş, yan yana siperlerde şehid olmuş, yan yana kabirlere girmiş, kulaklarına aynı ezanlar okunmuş bir milletin evlâtları olarak, Türkçe’den başka hiçbir dilde karşılığı olmayan ‘gönül’ gibi, ‘bereket’ gibi, ‘memleket’ gibi kavramlarla bir kardeşlik hukuku kurup, bunu bin yıldır yaşatan büyük ve aziz bir millet yaşamaktadır.


Hiç bir silahın daha güçlü olamayacağı bu değerleri, ‘bu ülke yaşanmaz’ diyerek bu ülkeyi yaşanmaz hâle getiren ‘ihânet taburları’na karşı bitmez, tükenmez bir ‘mühimmat’ olarak cepheye süremeyen bir irâde ve idârenin  bahse konu değerlerden bî-haber olduğunu düşünmek gerekiyor artık.


Liberalizmin ve liberalistlerin iğfâl ettiği zihinlerinde, artık ‘Fırat kenarında kaybolan koyunun’ endişesi kalmamış, haram-helâl korkusunu pranga gibi fırlatıp atmış, ‘babalar gibi satan’ islamcılığın bu şımarık ve mirasyedi iktidarın liberal şehvetlerinin ‘bu ülke’ye çok pahalıya mâl olacağını köşe bucak anlatmak bir münevver nâmusu hâline geliyor artık.


Dünyada hiçbir egemen devletin asla tahammül edemeyeceği, yollarını kesen(!) PKK’lılarla kucaklaşan, öpüşen BDP’li milletvekillerinin görüntüleri Türk televizyonlarının ekranlarından akıp giderken ‘bir ihânetin kısa filmi’ gibi, bu görüntülerden yine ucuz bir politik polemik çıkaran Başbakanın, “Bize düşen nedir, bu ne muhabbet demektir” diyerek ‘bayram tatili’ne(!) çıktığı anlarda, ‘saygılı çocuklar’ın kanlı elleriyle ‘birkaç Mehmet’in daha şehit haberlerinin geldiği bir ülke ‘bu ülke’.


İftar şehitlerinden sonra bayram şehitleri…


Ve şehit Er Özkan Ateşli’nin annesinin ‘bu ülke’ye bayram mesajı:


Bugün bayram günü derler âlem eğlenir, dertliler oturur derdin söyleşir”.


Not: 21 Ağustos 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi'nden iktibas edilmiştir.   








  















 



   



  




Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS