Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Bugün Allah için ne yaptın?

ugün Allah için ne yaptın?



Öncelikle değişmeğe kara verdim bugün Allah için.


Üzerimdeki gömleğin ne kadar eskidiğini, köhnediğini, hiçbir kapıyı açmadığını ve toplum içinde hiç de muteber olmadığını fark ettim ve değişmeğe karar verdim.


O eskimiş, köhnemiş gömleğimi çıkardım, kendime yeni bir gömlek alıp giydim ve eskimiş, köhnemiş gömleğini çıkarıp, yeni gömlek giyecek mebzûl miktarda arkadaşlar buldum.


Gömleğimi değiştirdikten sonra dilime pelesenk olmuş bâzı kavramları,  zihnimi dûmûra uğratmış bâzı eski düşüncelerimi de değiştirmek gerektiğinden, yeni bir jargon ve yeni fikirler edindim kendime. Yeni kavramların, demokrasi, insan hakları, AB kriterleri, her türlü açılım, kişi hak ve hürriyetleri, çalıştay gibi kavramlardı. Yeni fikirlerim ise, ana dilde eğitim,  istinaf mahkemeleri, zinayı suç olmaktan çıkarmak ama kürtaja karşı çıkmak, komşularla sıfır sorun gibi fikirlerdi. Bunlarla ilgili aynanın karşısında yoğun seslendirme idmanları yaptım. 


Geleceğimizi kurguladım ve önemli bir değişiklik olarak, ‘müslüman her şeyin en iyisine lâyıktır’ retoriğine inandım ve çevremi de inandırdım. Müslüman her şeyin en iyisine lâyıktı ve ‘bir lokma bir hırka’ kadar saçma bir bakış açısı olmazdı hayatta.  


Bu sebeple devletin pek çok kurumunu ‘babalar gibi’ sattım, her şeyin en iyisine lâyık zenginler ürettim, ülkemi zenginleştirmeğe başlamıştım işte. Benden öncekilerin hedefi ‘her mahalleye bir milyoner’di, ‘benim memurum işini bilir’di, ‘verdimse ben verdim’di, benim hedefim ise ‘müslüman her şeyin en iyisine lâyık’tı, benim hedefim içlerinden en iyi ve en ‘damardan’ olanıydı, evet, evet bu değişim çok ‘fâideli’ bir değişimdi.


Tabii dostları da değiştirmek gerekiyordu. Yeni dostlar, liberallerden olmalıydı. Özellikle ‘Altangiller familyası’ muhakkak yakîn dostlarımızdan olmalıydı, sonra Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Oral Çalışılar gibi aydın gazeteciler yanımızda yöremizde olmalıydı. Parasız dost gereksiz dosttu, tüm dostlar liberalizmin rahle-i tedrîsinden geçmiş olmalıydı ki ben ‘babalar gibi’ satarken alkışlamaktan elleri patlasındı, ben değiştiysem onlar da değişmeliydi ve beni sürekli alkışlamalıydılar.


Bunun karşılığında bir şey de istemiyorlardı, insan hakları, ana dilde eğitim, genel af, İmralı’daki ‘sayın’a mecbûrî ikâmet, ‘barışçı çözüm’ gibi istekleri vardı. Kavgada yumruk sayılmazdı artık. 


Tarihimizin netâmeli bahis ve dönemleriyle alâkalı özür dileme seansları düzenledim.  Seçim meydanlarında işkembe-i kübrâ’dan sallayarak Dersim’de elli binin üzerinde insanın öldürüldüğünü söyledim, zaten ezbere bildiğim ‘Son Devrin Din Mazlumları’ için devlet adına herkesten özür diledim 


Birkaç askerimizin başına çuval geçirildi diye hiç moralimi bozmadım, bunun için savaş ilân edecek hâlimiz yoktu ya, itidâlimi hep muhafaza ettim. Öfkeyle kalkan zararla otururdu ve keskin sirkenin zararı küpüneydi, ticârî hayatımdan bilirdim, zarara hiç tahammülüm yoktu. 


Dilim sürçmüş gibi yaparak İmralı’dakine ‘sayın’ dedim, ‘üç beş kelle hesabı’ dedim, ‘askerlik yan gelip yatma yeri değildir’ dedim. Her şeyi yavaş yavaş, alıştıra alıştıra yapıyordum, benimle beraber ülke ve devlet de değişiyordu.


Benim direk söyleyemeyeceklerimi hep o yeni liberal dostlara söylettirdim, yazdırdım, çizdirttim. Kimsi ‘onu paşa yapalım’ dedi, kimisi ‘onu muhatap almadan terör meselesi çözülmez’ dedi, kimisi Kandil’deki elebaşından ‘barış isteyen adam portresi’ çıkardı. Benim için çok fedâkârlık yaptı bu yeni dostlar. Ben de bunun altında kalmadım tabii ki.


Habur’da savcılara, kaymakama, yani devlet erkânına davullarla, zurnalarla karşılamalar yaptırdım Kuzey Irak’tan gelen turist kâfilesi için. Sıkı bir sorgudan geçirdi savcılarımız onları. Savcılarımız, “o örgütle ilişkiniz var m?” diye sordular, onlar da “hayır” cevabını verince, hepsini serbest bıraktırdım. Aman pek memnun oldu yeni dostlarımız. Beni yere göğe sığdırmaz oldular. Memnun olan yalnızca yeni dostlarımız değildi tabii, ‘en iyisine lâyık olduklarına inananlar’ da üç dönem üst üste bizi, yani ‘en iyi’yi seçtiler, mesajı iyi almışlardı.   


Açılımları daha da açmak için benim tâlimatımla ‘Oslo görüşmeleri’ başladı. Terörün kökünü kazıyacak ve ülkeye barış getirecektik, barışın önündeki ‘ayrık otları’nı zaten temizlemiştik, ortalık süt limandı.


Bu arada bir ‘barış  düşmanı’ Oslo görüşmelerini sızdırdı basına ve her şeyin içine etti.


Ben barış için, çözüm için saçımı süpürge ederken başladılar gene karakollara saldırmaya, yolları  kesmeye, şantiyeleri basmaya, adam kaçırmaya.


‘Birkaç Mehmet için’ Meclis’ toplayıp, onları gündem bile yapmadım, o kadara kadar yani.


Yüzlerine, gözlerine dursun onlar için yaptıklarım, onlara kendi dillerinde televizyon kanalı kurdum, dillerini seçmeli dil olarak müfredâta koydum, her bir şeyleri yaptım, ama onlar ne yaptı? Gidip dağdaki eli silahlı teröristlerle kucaklaşıp, öpüştüler, beni mahçûb ettiler ele güne karşı, olacak şey değildi, nankörlüktü bu.


Bu aralar başım sıkışık. Canım sıkkın. Moralim bozuk anlayacağınız.


Liberal dostlar da kıvırmaya başladılar. Sağda solda hakkımda yazılar yazıyorlar, yok açılımdan vaz geçmişim, yok çözümden caymışım, yok sertlik yanlısı olmuşmuşum, felân türlü iftirayla üzerime geliyorlar.


Zaten başımız komşularla belâda. ‘Komşularla sıfır sorun’ dedik, dilimize eşek arısı sokaydı da demeseydik, komşusuz kaldık, komşudan kül istesek vermeyecekler. Uçağımızı düşürdüler, ulan biraz alttan alın, yok efenim ne alttan alması, yine de atara gidere devam ediyorlar herifler.    


Hâlbuki bütün bunları ben ‘Allah için yapmış ve değişmiştim’.


Şimdi n’oluyordu herkese de bana cephe alıyordu?


Allah’tan yanımda muhalefet liderleri vardı. Birisi “Kandil’e gir, arkandayız” dedi geçenlerde.  


Deli gönül, “Ulan bir kere değiştin bir şey olmadı, gene değişeyim ve gireyim anasını satiim  Kandil’e diyor ama,  n’apsam girsem mi acaba?, Ben bir düşüneyim bunu. Bugün de Allah için değişsem mi  acaba?”.



































      







  

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS