Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Adnan İslamoğulları > Türkiye adım adım idam sehpasına gidiyor

Türkiye adım adım idam sehpasına gidiyor




Başbakan Erdoğan herhangi bir konuyla ilgili ne zaman sert bir açıklama yapsa, Başbakanın ‘gizli ajandası’nda bu sert açıklamanın tam tersi bir gündem olduğunu düşündüm hep. 
Başbakanı ne zaman dinlesem, söylediklerinin arkasında, söyledikleriyle ilgisiz düşünceler, kararlar, projeler olduğuna kanaat getirdim hep. 


Başbakan hangi yöne giderse gitsin, ayak izlerini başka başka yönlerde gördüm hep.


Başbakan seçim meydanlarında esip gürlerken, bağırıp çağırırken öfkeyle, nefretle, “İmralı’yla görüşen şerefsizidir” derken, aynı günlerde bir yerlerde Başbakanın bilgisi dâhilinde birilerinin ‘bebek kâtili İmralı cânisi' ve onun kâtilleriyle görüştüklerini anlıyordum hep Başbakanın efelenmelerinden. 
Başbakan her “tâviz yok” dediğinde, Başbakanın yönettiği Türkiye’nin bir yerlerde kurulmuş pazarlık masasının üzerine Türkiye’nin milletten habersiz ne koyduğunu, neleri fedâ ettiğini merak ettim hep.


Başbakan gülerken bile yüzündeki öfkeyi, yüzündeki kapanmamış, kapatamadığı hesaplarının öfkesini gördüm hep.
Başbakan’ın seçim meydanlarında “görüşen ve görüştü diyen de şerefsizdir” dediği günlerde Oslo’da pazarlıklar yapılıyordu. Başbakanın daha sonra “benim talimatımla görüştü” diyerek sahip çıktığı MİT Başkanı Hakan Fidan, Oslo’da PKK üst düzey yöneticileriyle ‘barış’(!) görüşmeleri, ‘barış’(!) pazarlıkları yapıyordu ve o görüşmede bulunan PKK üst düzey isimlerinden birisi kısa bir süre evvel Fransa’da silah ticareti yaparken yakalanıyordu. 


Başbakan her “taviz yok” dediğinde Güneydoğu’da, örgütün Oslo’daki istekleri doğrultusunda bürokrat atamaları yapılıyordu. 
Şimdilerde de Başbakan idam cezasını diline pelesenk etti, yatıyor kalkıyor idam cezasını konuşuyor, kendi bakanları, kendi bürokratları “olmaz” diyor, ama Başbakan idam cezasını konuşuyor. Tribünlere oynuyor, şehit ailelerinin acılarını kanırtıyor.


Başbakan, “İdamı halk istiyor” diyor ve şehit anne-babalarının ve milletin dinmeyen acıları üzerine yine ‘gizli ajandası’ndan uygulamaya geçireceği planları devreye sokuyor, şehit ailelerinin yüreklerindeki sönmeyen ateşe su atacak gibi yapıp, harlandırmaya hazırlanıyor. 


Başbakan idam cezasını konuşuyorsa eğer ben, “İmralı’daki bebek katili câni ne zaman serbest kalacak ya da ev hapsine çıkacak acaba?” diye soruyorum kendi kendime. 


Başbakan idam cezasından bahsediyor, BDP Genel Başkanı Demirtaş, İmralı’daki câninin “Heykelini dikeceğiz” diyor. 


Başbakan yine Devlet Bahçeli ile birlikte ip atlama oyunu oynamayı pek seviyor, yine başladılar birlikte ip atlamaya. Yıllar evvel Erzurum’da seçim meydanında kalabalığın üzerine ip atan Bahçeli, şimdilerde yine Başbakanın bu yapay olarak oluşturduğu idam cezası gündeminin peşine takılmış gidiyor.  


Açlık grevi yapan PKK’lılara gözyaşlarıyla yalvaran Bülent Arınç, şehit cenâzelerinde teenni ve sabır tavsiye ediyor. 


Başbakan idam cezasından bahsederken, bir yandan da Yerel Yönetimler Yasası’nı neredeyse parti içinde tehditlerle çıkarıyor. Yerel Yönetimler Yasası ile Türkiye idam sehpasına doğru adım adım ilerlerken, Başbakan İmralı’daki câninin asılma ihtimalini sıcak tutarak ‘gizli ajandası’nı da madde madde hayata geçiriyor.
Yerel Yönetimler Yasası’nın nelere sebep olacağını anlatmayan muhalefet, Başbakanla idam polemiklerini tercih ediyor. İdam bahsi bir ters köşe oyunu gibi sergileniyor.


Açlık grevi yapan kâtiller ana dilde eğitim, ana dilde savunma ve bebek katilinin tecridinin sona ermesini istiyor. BDP Genel Başkanı Demirtaş, bebek katilinin serbest kalmasını istiyor, “heykelini dikeceğiz” diyor. 


Yerel Yönetimler Yasası hayata geçtiğinde o heykelin Diyarbakır’a dikilmesinin önüne geçemeyecek olan Başbakan, şehir isimlerinin değiştirilmesini insan hakkı olarak pazarlayacak olan Başbakan, yerel bürokrat ve tüm personel atamalarını bölgedeki yerel yönetimlerin yapmasını çağdaş demokrasi olarak takdim edecek olan Başbakan, yerel yönetimler “bölgede askerî birlik istemiyoruz” dediğinde “zaten orada artık barış var, gerek de yok” diyecek olan Başbakan, yerel yönetimler vergimizi “kendimiz toplayacağız” dediğinde, “dünyada başarılı örnekleri var” diyecek olan Başbakan, bugünlerde bütün ülkeye yedirmek üzere idam cezasını pişiriyor, bir temcid pilavı olarak.


Çok da uzak olmayan bir gelecekte Yerel Yönetimler Yasası’yla birlikte Doğu ve Güneydoğu’daki yerel yönetimler ile Ankara arasında çıkacak olan muhtemel problemlerin hâl yolu(!) için ‘Uluslararası Mahkemeler’ devreye girdiğinde ortaya çıkması muhtemel sonuçlarla ilgili kimsenin konuştuğu yok. 


Kimi ağlıyor, kimi ip atlıyor, kimi idamın geri gelmesi gibi bir sahte adrenalin yüklüyor.


Hülasa, Türkiye adım adım idam sehpâsına gidiyor.

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS