Sağın ahlaksızlığı da budur...
Herhangi bir Millî Gençlik Vakfı İl Başkanı düzeyinde bir siyâsî portre, on yıldır Türkiye’yi yönetiyor, yönetim kurulu üyesi arkadaşlarıyla birlikte.
Hâl böyle olunca da, yürütmenin başı olan Başbakan, memleket meselelerinden tatmin olmuş olmalı ki, artık hayatın kılcal damarlarıyla alâkalı teferruatlara da müdâhil olmaya başlıyor. Neredeyse giyeceğimiz pijamalara bile karışacak, “çizgili pijama giyin, eşofmanla falan yatmayın” diyecek.
Sayın Başbakan, kaç çocuk yapılacağından tutun da hangi dizilerin izlenip izlenmemesi gerektiği hususunda bile açıkça fikir beyân ediyor, hatta televizyonlarda yayınlanan ‘Muhteşem Yüzyıl’isimli dizinin yayından kaldırılması için “yargıyı göreve dâvet ediyor” .
Açıkça “yayından kaldırın bu diziyi” diyor.
Neden?
Bizim böyle bir ecdâdımız yokmuş!
Yapımcılar, dizinin başında ve sonunda bu dizinin bir ‘kurgu’ olduğunu yazıyorlar, bir belgesel çekmediklerini söylüyorlar her fırsatta. Fakat nâfile, Sayın Başbakan, dizinin sakıncalı olduğunu düşünüyor ve yargıyı göreve dâvet ediyor, gerisi lâfügüzaf. Bundan sonra ya bağımsız(!) yargı gereğini yapacak ve diziyi yayından kaldıracaktır ya da dizinin yapımcıları veya yayınlandığı kanalın patronu Başbakan’ın bu hassasiyetini dikkate alacak(!) ve gereğini yapacaktır. Aksi takdirde Davos’a bir daha gitmeyen Sayın Başbakan’ın, bir daha da o kanala ne kendisi ne de bakanları çıkacaktır.
***
Fatih’in oğlu Şehzâde Mustafa, Karaman vâlisi iken, vefât eder. Öleceğini anlayınca son anlarında lalasını çağırarak ölümünden Vezir-i âzam Mahmut Paşa’nın sorumlu olduğunu söyler ve intikamının alınmasını vasiyet eder. Mahmut Paşa seferde iken, paşanın genç ve güzel hanımı valide sultan tarafından saraya davet edilir ve Şehzâde Mustafa ile görüştürülür(!). Paşa seferden döndüğünde dedikodu ayyûka çıkmıştır, hanımı ve şehzâde arasında geçenlere dâir konuşulanları duyar ve genç ve güzel hanımını boşar. Rivâyete göre de şehzâdeyi zehirletir. Şehzâdenin ölüm haberi Mahmut Paşa’ya verildiğinde Paşa bir ahbabıyla satranç oynamaktadır ve haberi aldığında istifini bile bozmaz, oyununa devam eder. Bütün devlet erkânı siyahlar giyerek Padişaha tâziyeye gider ama Mahmut Paşa tâziyeye de gitmez. Hayatını at sırtında Osmanlı’ya ve Padişaha hizmetle geçiren Mahmut Paşa, hanımıyla şehzâde arasındaki nâhoş tezvirât yüzünden onurunu korumuş ve hanımını boşamış ve tabii olarak da şehzâdenin ölümünden sonra tâziyeye de gitmemiştir. Bedelini de Yedikule zindanlarında cellâda boynunu vererek öder. Devlet-i Âliye’ye onca hizmetleri, yaptırdığı hanlar, hamamlar, kurduğu vakıflar, Mahmut Paşa’nın boynunun vurulmasına mâni olmamış, şehzâdenin kaçamağına Mahmut Paşa gibi bir devlet adamı kurban edilmiştir.
Osmanlı kanından olmak, devletin ve milletin ve ümmetin üzerinde bir şeydir.
***
Tarih bir bilgi alanıdır, bir inanç alanı değil. Tarihin bir bilgi alanı olması, tarihi çarptırma hakkını kimseye vermez elbette. Fakat velev ki tarihi, inanç alanı olarak görüyorsunuz, bu da tarihi sütten çıkmış ak kaşık yapmaz. Sayın Başbakan’ın, muhafazakâr(!) çevrelerin ve nihâyetinde Osmanlı Hanedânı’nın yaşayan üyelerinin bir dizi üzerinden feverân etmesinin hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur, ne tarihi ne de içtimâî bakımdan. Nihâyetinde kurgulanmış, reyting kaygısı olan ve ecdâdın torunlarının diziye reyting rekorları kırdırdığı bir televizyon dizisinden bahsediyoruz.
***
Sosyal hayatın içinde çekilen filmlerle ilgili ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi kadar hassasiyet göstermeyen Sayın Başbakan ve arkadaşları ve muhafazakâr çevrelerin bu dizi üzerinden kopardıkları kıyâmet de mânidar doğrusu.
Yaşı artık fazlaca kemâle ermiş, ama sanki din görmemiş, sanki ahlâk bilmemiş, sanki ayıp, hâyâ tanımamış bir yazar müsveddesi, gazeteci, dâvâ adamı kadrosundan mütekâid bir zavallı kişilik, torunu yaşındaki bir kıza musallat olmuştu. İktidar çevrelerinden bir ses çıkmamıştı.
Kocasına kendi arkadaşını ikinci eş olarak tavsiye eden bir ‘yaşam’ koçu kadının, televizyon televizyon gezerek çok eşliliği savunması ve tavsiye etmesinin, AKP teşkilatlarında ve belediyelerinde verdiği konferansların da rahatsızlık sebebi olduğuna dair bir açıklama duymadık bir tepki görmedik.
Merak ediyorum, iktidar kadrolarında kaç tane çok eşli bakan, bürokrat, milletvekili, partili, belediye bürokratı vardır acaba?!
Bir anket yapılsa da varlığını veya yokluğunu öğrense kamuoyu çok eşlilik oranlarının, ne de olsa ecdâdın torunları. Gerçi çok eşlilik sünnete ve fıtrata uygun ya(!). Âlimler gerekli fetvâyı verir ya! Gerisinin ne önemi var? Sâhi, Diyânet İşleri Başkanlığı ne düşünüyor acaba bu çok eşliliğin sünnete uygunluğu(!) konusunda? Açıklasa da kamuoyu olarak aydınlansak, ne güzel olur değil mi?
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi